Özlenen Rehber Dergisi

55.Sayı

Peygamberimiz' İn Dilinden Dualar

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 55. Sayı
طَاعَتِكَ مَا تُبَلِّغُنَا بِهِ جَنَّتَكَ، وَمِنَ اليَقِينِ مَا تُهَوِّنُ بِهِ عَلَيْنَا مَصَائِبَ الدُّنْيَا.اَللّٰهُمَّ مَتِّعْنَا بِأَسْمَاعِنَا وَأَبْصَارِنَا وَقُوَّتِنَا مَا أَحْيَيْتَنَا، وَاجْعَلْهُ الْوَارِثَ مِنَّا، وَاجْعَلْ ثَأْرَنَا عَلَى مَنْ ظَلَمَنَا، وَانْصُرْنَا عَلَى مَنْ عَادَانَا، وَلاَ تَجْعَلْ مُصِيبَتَنَا في دِينِنَا، وَلاَ تَجْعَلِ الدُّنْيَا أَكْثَرَ هَمِّنَا، وَلَا مَبْلَغَ عِلْمِنَا، وَلاَ تُسَلِّطْ عَلَيْنَا مَنْ لَا يَرْحَمُنَاİbni Ömer (r.anhümâ) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) bir meclise oturduğu zaman, ashâbı için şu duayı etmeden nadiren kalkardı:“Allah’ım! Bize haşyetinden öyle bir pay ayır ki, bu, sana karşı işlenecek günahlarla bizim aramızda bir engel olsun. Bize itaatinden öyle bir pay ver ki, o, bizi cennete ulaştırsın. Yakîninden öyle bir hisse lutfet ki dünyevî musibetlere tahammül kolaylaşsın.Allah’ım! Sağ olduğumuz müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden ve kuvvetimizden istifade etmemizi nasip et. Bunları bizden sonra gelecek olan neslimize de nasip et. İntikamımızı, bize zulmedenlerden almışlardan kıl (mazlumlardan değil). Bize düşmanlık edenlere karşı bizi muzaffer kıl. Musibetimizi dinimizde kılma (dînî musibet verme). Dünyayı, ne asıl gayemiz, ne de ilmimizin (ilim irfan öğrenmemizdeki) son hedefi kıl. Bize merhamet etmeyeni üzerimize musallat eyleme.’ (Tirmizî. Daavât 73, (3497).)Hadisten Çıkarılanlar 1- Hadis-i şerifteki “haşyet” kelimesinden maksat; ta’zîmin beraberinde getirdiği bir korkudur. Meselâ; Allah’a karşı haşyet duyulur; ama düşmana karşı haşyet duyulmaz, düşmandan sadece korkulur (havf), mücerret korkuda ise ta’zîm yoktur.2- Allah’a karşı duyulacak korku kişiden kişiye değişebilir. Kemale ermemiş olan Allah korkusu, birtakım günahların işlenmesinin önüne geçemez. Kalpte Allah korkusu öyle bir derecede olmalıdır ki, bu, kalbe bağlı olan bütün uzuvları, Allah’ın razı olmadığı bütün işlerden uzak tutabilsin. Münavî der ki: ’Kalpteki korkunun azlığı nispetinde günahlara hücum olur. Korku pek az olur, gaflet istila ederse bu, helâk olmanın alâmetidir. Bu sebepledir ki: ’Günahlar, küfrün habercisidir, tıpkı öpme cimanın habercisi, müzik zinanın habercisi, nazar (şehevî) aşkın habercisi, hastalık ölümün habercisi olduğu gibi. Günahların akılda, bedende, dünya ve ahiret işlerinde, Allah’tan başka kimsenin sayamayacağı kadar pek çok çirkin, kötü ve zararlı eserleri vardır.’3- Dünyevî musibetlere tahammül işi, Allah’a olan inançla ilgilidir. Eğer bu inanç yakîn derecede olursa belalara tahammül işi kolaylaşır. Kişi, Allah’ın varlığını, kudretini, gelen müsibetlerin Allah’ın takdiriyle olduğu ve takdîr edilen bir musîbeti geri çevirecek hiçbir kimsenin bulunmadığını, Allah’ın başımıza gelmesini yazmadığı bir zararı ise bize kimsenin veremeyeceğini ve Allah’ın takdir ettiği şeylerin bir maslahata, bir hikmete binâen olduğu hususlarında yakîn denen kesin inanca ulaşabilirse dünyevî musibetlere tahammül daha kolay olur.4- ’İntikamı zulmedenlerden almış kılmak’tan maksat, câhiliye devrinde olduğu gibi zâlimin, suçsuz olan yakınlarından intikam almış olmamayı temennidir. İslam’dan önce Araplar arasındaki âdete göre bir kabileden herhangi bir kimse diğer bir kabileden birini öldürecek olsa, katilin mensup olduğu kabilenin bütün fertleri suçlu durumuna düşerlerdi. Öldürülen kişinin intikamını almak için katilini cezalandırılması şart değildi. Onun bir yakını veya kabilesinden herhangi birisi öldürülebilirdi. Rasûlullah (s.av.) de ’Ya Rabbi Câhiliyede yapıldığı gibi, bana zulmeden dışında, birisinden, yani bir masumdan intikam almama meydan verme’ manasında duada bulunmaktadır. 5- Âhirette sorumluluğa sebep olacak bütün haller, Allah’a kulluğumuzu zayıflatan ve gerileten her şey, “dînî musibet”’tir. İbadetleri terk etmek, dinin yasakladığı fiilleri işlemek, bâtıl inançlara saplanmak, dini yaşamayı engelleyen şartlar v.s. hepsi dînî musibetlerdendir. 6- İnsanın yaşamaktaki gayesi Allah’ın rızasını kazanmaktır. Yaşamak için gerekli olan ihtiyaçları temin için çalışmak ise, dünyanın asıl gaye kılınması demek değildir. Öğrendiğimiz şeylerin hepsi dünyayı kazanma yollarıyla alâkalı olmamalı, asıl olarak âhireti kazandıracak bilgiler elde etmeliyiz.7- Rasûlullah (s.av.) hem zâlimlere ve kâfirlere karşı mağlup olmamayı hem de ’zâlimlerin başımıza hâkim olmamalarını’ Allah’tan niyaz etmiştir. Bazı âlimler de “zalimleri başımıza musallat etme” duasını ’kabirde azap meleklerini bize musallat etme’ manasında anlamışlardır.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.