Özlenen Rehber Dergisi

27.Sayı

Çocuklukta Alınan Din Eğitimi

Hasan KOYUNCU Özlenen Rehber Dergisi 27. Sayı
İdeal İslâm toplumunu, şuurlu bir şekilde din eğitimi almış ve bunu bütün ruhî hakikatine sindirmiş nesiller oluşturacaktır. Bu mevzuda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, kültürel alışkanlıkların ötesinde insanın şuur altına yerleşmesi gereken hakikat aşkıdır. Bu hakikat aşkı çocuklara hiç şüphesiz sevgi, şefkat ve merhametle verilmelidir. Çocukların eğitimini İslâmî anlayışa göre şöyle özetleyebiliriz:
1- Kur’ân-ı Kerim’in de bildirdiği üzere insanlar ’annelerinin karnında hiçbir şey bilmezler olarak’ dünyaya gelmektedirler.(1) Bu sebeple fert, hayatta kendisine lüzumlu olan bütün bilgileri sonradan almak zorundadır. Bu bilgiler dini bilgiler olabileceği gibi sıhhatiyle de ilgili olabilir. Dünyadaki gayesi ile, yapacağı iş ile, çevresindeki eşya v.s ile ilgili olabilir.
2- İnsan, dünyaya beşeriyete has bir kısım ahlâkî, aklî, fikrî, hissî kabiliyet ve temayüllerle gelmektedir. Mutluluk ve saadeti kazanabilmesi için bunların ahenkli bir şekilde gelişmesi lazımdır.
3- İnsan cemiyet içinde yaşamak zorunda olduğu için başkalarıyla münasebetlerinin tanzimini, içtimai değerleri v.s öğrenmesi, bir kısım sosyal alışkanlıklar kazanması gerekmektedir.
4- Şu halde ferdin bütün bunları; gerek dünyevî, gerekse uhrevî, gerek kendisini, gerek cemiyetin saadet ve inkişafı için iktisap etmesi gerekmektedir. İşte bu iktisabâtı gerçekleştirecek faaliyetlerin tümüne kısaca eğitim diyoruz.
Sağlam ve doğru bir din eğitimi ile çocuk ileriki yaşlarda kendisinde meydana gelebilecek şüphe dönemini daha kolay ve rahat atlatabilecektir. İbadet hayatının çocuğun ergenlik çağında taklitçi unsurlardan arınmış zengin bir muhteva ile derinlik kazanmış bir şekilde varlığını sürdürmesi beklenir; ancak tam aksine çocukluğunda güçlü bir din eğitiminden geçmemiş gençliğimizin, çevrelerinin olumsuz etkilerine fazlaca kapıldıkları ve dinî faaliyetleri küçümseyerek baktıkları gözlenmiştir. Çocukluk çağında camiye hiç ayak basmamış bir gencin veya yetişkin insanın camiye girmeye çekinmesi veya girse dahi ne yapacağını bilmemesi tamamıyla ebeveynlerin din eğitimine ne derece önem verdikleri ile doğru orantılı bir durumdur. Çocukluğunda yeterli dinî eğitim alamamış insanlar, bunun eksikliğini ömür boyu hissederler veya çeşitli reaksiyoner dinî tutum ve davranışlara sahip olurlar.
İnanç duygusunun temeline bakıldığında iki esas duygu görülecektir. Allah sevgisi ve Allah korkusu.(2) Bu duygular aynı zamanda insanı ibadete yönelten faktörlerdir;(3) ancak bizim için söz konusu olan henüz ibadet ile mükellef olmayan çocukta bu iki duygunun nasıl bir etki bıraktığıdır.
Gerçekleştirilen çalışmalarda, yerli yersiz yapılan Allah korkusu telkinlerinin çocuk ruhunda bir takım olumsuz sonuçlara yol açtığı belirlenmiştir.(4) Bu nedenle denilebilir ki ilk yaşlardan itibaren başlatılması gereken din eğitiminde Allah sevgisi esas olmalıdır. Zira henüz mücerret (soyut) kavramların suç-ceza ve günah mefhumlarının ne ifade ettiğini bilemeyecek, kavrayamayacak derecede küçük yaştaki çocukların ruh dünyalarında mevcut bulunan korku duygusunun ’Allah korkusu’ şekline dönüştürülmesi ve ebeveynin bundan faydalanma yoluna gitmeleri son derece hatalı ve yanlış bir tutumdur. Daha da önemlisi çocuğun ilk eğitimcisi olan anne babalarının, çocuğun her hangi bir hatalı hareketini gördükleri zaman ’Allah seni taş yapar, gözünü kör eder, cehennemde yakar’ ve bu gibi ifadelerle çocuğu bundan vazgeçirmeye çalışmaları da onun ruh sağlığı ve gelecek hayatı için son derce zararlıdır. Her şeyden önce çocuğa Allah Teâlâ’yı sadece cezalandıran, azap veren biri olarak tanıtmak İslâm akidesi ve eğitim ilkelerine ters düşmektedir. Çünkü Allah Teâlâ’nın zalimleri kahreden, kötüleri cezalandıran Celâl sıfatları yanında, kullarını sevdiğini, koruduğunu, hatalarını örtüp kusurlarını bağışladığını ifade eden pek çok Cemâl sıfatları da vardır. Öte yandan Kur’ân-ı Kerim’de Allah ve Rab kelimelerinden sonra en çok anılan kelimelerin Rahman ve Rahim sıfatları olduğu da bir başka dikkat çekici husustur. Bu bakımdan gerçekte el-Vedûd ismiyle tüm varlıklarını ve kullarını büyük bir rahmet ve şefkatle seven ve bu sevginin sonucu olarak onlara sayılamayacak kadar nimet veren Allah Teâlâ’yı çocuğun o saf ve temiz zihninde ’çocuklara kızan, azap veren, cezalandıran biri’ olarak şekillendirmenin hiçbir doğru tarafı yoktur. Ayrıca böyle bir davranış biçimi İslâm ilkelerine de aykırıdır.
İnançların doğru olarak benimsenmesi, akabinde güzel ahlâkı ve güzel yaşam tarzını doğuracaktır. Hiç şüphesiz ki yanlış anlayanın doğru yapması beklenemez. Çocuklarımızın ve gençliğimizin ruhî temellerini sağlam inanç kaideleri ile oluşturmalı ve güzel ahlâkla süslendirmeliyiz. Aksi takdirde hoyrat bir nesil ortaya çıkar ki hem bugün hem de gelecekte karanlıklara ve buhranlara gebe kılar.
Zira, ’Bir boya ile ilk defa boyanmış bir yün, boyanın rengini öyle sağlam bir tarzda emer ve alır ki onu artık ikinci defa başka bir renge boyamak kolay olmaz. Yine bir yaş ağaç bükülerek kolayca çember haline getirilebilir; fakat kuruduktan sonra bu çemberi düzeltmek ve ağacı eski haline getirmek istersek kırılır. Tıpkı bunun gibi ilk izlenimler, insan ruhunda öyle sağlam, kuvvetli ve derin tesirler bırakır ki onları beyinden söküp atmak adeta imkânsızlaşır.’
Yukarıdaki ifadelere, hadis olarak da rivayet edilen şu söz eklenebilir: ’Bir şeyi küçük yaştaki bir çocuğa öğretmek onu taş üzerine nakşetmek gibidir.’(5) Bu hikmet doğrultusunda İslâm bilginlerinin de pedagojik gerçeklere uygun görüşlerine rastlanmaktadır. İmam-ı Gazalî çocuğun kalbini, pırlanta gibi temiz, saf ve şekil almaya elverişli olarak nitelendirirken,(6) Kınalızâde de bu görüşe katılarak çocuğun zihnini sade ve temiz kabul etmiş,(7) Taşköprüzâde ise ’Çocuğun kalbi henüz şekil almamış, cilalanmamış demire benzer’(8) demiştir.
’Gençliğin ruhunu ekilmemiş tarla gibi bırakırsanız orada dikenden ve ısırgandan başka bir şey bulamazsınız.’


-------------------------------------------------

1. en-Nahl, 16/78.
2. Bkz., Armaner, Neda, İnanç ve Hareket Bütünlüğü Bakımından Din Terbiyesi, İst. 1967, s. 23.
3. Şentürk, Hâbil, ’İbadetin Mahiyeti ve Şahsiyet Gelişimindeki Fonksiyonu’, D.E.Ü.İ.F.D. İzmir 1985, c.II, s. 224.
4. Yörükoğlu, Atalay, Çocuk Ruh Sağlığı, Ank. 1984, s. 171.
5. Aclünî, Keşfu’l Hafa, Beyrut 1352, c.II, s. 66.
6. Gazalî, İhya-u Ulumuddin, İst. 1321, c.III, s. 66.
7. Kınalızade, Devlet ve Aile Ahlâkı, Terc. ’Bin Bir Temel Eser’ İst., s. 63.
8. Taşköprüzâde, Mevzuatu’l-Ulum, İst. 1313, c. II, s. 592.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.