Özlenen Rehber Dergisi

7.Sayı

Ramazan ve Rü'yet-i Hilâl - İ

Allah Teâlâ âyet-i kerîmede; “Ey îmân edenler, oruç sizden önceki (ümmet)lere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de, sayılı günlerde farz kılındı. İçinizde hasta olan veyâ yolculukta bulunan, tutamadı?ı günlerin sayısınca di?er günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler üzerinde de bir dü?künü doyuracak kadar fidye (gerekir). Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız, e?er bilirseniz, isin için (yemenizden ve fidye vermenizden) daha hayırlıdır.” (1) buyurmaktadır.

RAMAZANIN BAŞLANGICI

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v), biz ümmetine Ramazân-ı ?erîfin ne zaman ve nasıl tutulaca?ını, hadîs-i ?erîfiyle açıklamı?tır.

İbn Ömer (r.a)’ın nakline göre Peygamber Efendimiz (s.a.v) ?öyle buyurmu?tur: ““Ramazan hilâlini gördü?ünüz zaman oruç tutunuz ve Şevval hilâlini gördü?ünüz zaman iftar ediniz (bayram yapınız). E?er size (gökyüzü bulutlu olmaktan dolayı) hilâl gizli kalırsa artık Ramazan hilâlini (otuza tamamlamakla) takdîr ve hesap ediniz.” (2)

Ebû Hüreyre (r.a)’den: Rasûlullah (s.a.v) ?öyle buyurdu: “Bir ay bâzen yirmi dokuz, bâzen de otuz gündür. Hilâli görünce oruca ba?layınız, yine hilâli görünce orucu bırakınız. Hava kapalı olursa, sayıyı otuza tamamlayınız.” (3)

Yukarıda zikredilen hadîs-i ?erîflere göre Ramazanın ba?langıcı, hilâlin rü’yeti ile sâbit olmazsa, Müslüman bir ki?inin ?ehâdeti ile oruca ba?lanaca?ına dâir hadîsler vardır. Hilâli görüp Ramazan orucuna ba?lamak hakkında Abdullah b. Abbas (r.a), Peygamber (s.a.v) Efendimiz’den ?u hadîs-i rivâyet etmi?tir:

“Bir arabî Peygamber (s.a.v)’e gelerek;

“Ben bu gece Ramazan hilâlini gördüm” dedi. Efendimiz ona;

Allah’tan ba?ka ilâh olmadı?ına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü oldu?una ?ehâdet ediyor musun?” buyurdu. Adam;

“Evet”dedi. Efendimiz;

“Kalk yâ Bilâl, yarın oruç tutmaları için halka îlân yap.” buyurdu. (4)

Râvî Ebû Ali demi?tir ki; “el-Velîd b. Ebû Sevr ve el-Hasan b. Ali’nin rivâyetleri de böyledir. Yâni İbn Abbas (r.a) halkın o gece terâvîh gibi Ramazan gecelerine mahsus ibâdete kalkmaları ve oruç tutmaları için ça?rıda bulundu.” Ebû Dâvûd, Nesâî, Tirmizî, Dârekutnî, Hakim, Beyhakî ve Dârimî de bunu rivâyet etmi?lerdir.

Hadîs, Ramazan hilâlini görmek meselesinde kâfirin ?âhitli?inin mûteber olmadı?ına ve bu meselenin sübûtu için ?âhidin Müslüman oldu?unun bilinmesiyle yetinilebilece?ine delâlet eder.

Peygamber (s.a.v) arabînin âdillik veyâ fâsıklık durumunu ara?tırmayıp sâdece Müslüman olup olmadı?ını ara?tırmakla yetindi?ine göre, Ramazan hilâlinin ?âhitli?i için âdil olma ?artı aranmaz da denilemez. Çünkü o arabî, buradaki kelime-i ?ehâdetiyle yeni Müslüman olmu? ise, bir kâfirin Müslümanlı?ı kabûl etmesiyle geçmi?teki tüm günahları affedilir. O hâlde âdil sayılır, fâsık de?ildir. Şâyet arabî bu olaydan önce Müslüman olmu? ise, bütün sahâbîler âdildir. Şâhidin âdil olma ?artını ko?an âlimler böyle demi?lerdir.

‘Ramazan hilâlinin ?âhitli?i için âdil olmak ?art de?ildir’ diyen âlimlerin görü?lerini yansıtan Sindî; “Peygamber (s.a.v)’in arabîye kelime-i ?ehâdetin mefhûmuna inanıp inanmadı?ını sorması, Müslüman olup olmadı?ını tahkîk etmek içindir” demektedir.

Hadîsten anla?ıldı?ına göre; hava bulutlu oldu?unda, hilâli gören ki?inin Müslüman oldu?u tahakkuk etti?i zaman, âdil olsun olmasın, hür olsun, kör olsun, Ramazan hilâlini gördü?üne dâir ?âhitli?i makbûldür. Şöyle de söylenebilir: Saâdet devrindeki bütün Müslümanlar âdil idiler. Bu sebeple âdil olmayanın ?âhitli?inin kabûl edilmesi gerekmez.

Hadîs, Ramazan hilâlinin görülmesi için âdil bir ?âhidin ?âhitli?inin kâfî oldu?una delâlet eder.

Ebû Umeyr (Abdullah) b. Enes b. Mâlik (r.a), Peygamber (s.a.v)’den ?u hadîs-i ?erîfi rivâyet etmi?tir:

Resûlullah (s.a.v)’in Ensâr’dan olan sahâbîlerinden amcalarım bana hadîs anlatarak dediler ki:

“Şevval ayının hilâli, hava bulutlu oldu?u için görülemedi. Bu sebeple (Ramazanın otuzuncu günü) oruçlu olarak sabahladık. O gün ak?ama do?ru bir cemâat gelerek, dün (ak?am) hilâli gördüklerine dâir Peygamber (s.a.v)’in yanında ?âhitlik ettiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v) sahâbîlerine oruçlarını bozmalarını ve yarın bayram namazlarına çıkmalarını emretti.” (5)

HADÎS-İ ŞERÎFİN ÎZÂHI

Yâni Ramazanın otuzuncu gecesi, Medîne’nin havası bulutlu oldu?u için Medîne’de Şevval hilâli görülememi? ve halk otuzuncu günü oruç tutmu?, o gün ak?ama do?ru Medîne dı?ından bir cemâat gelerek dün ak?am hilâli gördüklerine dâir Peygamber (s.a.v)’in yanında ?ehâdet etmi?ler, Peygamber (s.a.v) de oruçluların oruçlarını hemen bozmalarını ve yarın bayram namazını kılmak üzere musallâya çıkmalarını emretmi?tir. Bu hadîs, bayramın ilk günü ö?leden önce bayram namazını kılmayanların,ertesi gün ö?leden önce kılmalarının me?rûlu?una delâlet eder. Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, Muhammed, Evzaî, Sevrî, Ahmed ve İshak’a göre hüküm budur., Bunlara göre bayram oldu?u bilinmedi?i için veyâ ba?ka bir mâzeret dolayısıyla bayram namazını vaktinde kılamayanlar, ikinci gün ö?leden evvel kılabilirler. Bâzı âlimler, ‘bayram oldu?unun bilinmemesi hâlinde hüküm böyledir, ba?ka mâzeretlerle ikinci gün kılınamaz’ demi?lerdir.

Şâfiîlere göre birinci gün bayram namazını kılamayanlar, ikinci veyâ ba?ka günlerde kazâ edebilirler. Çünkü Şâfiîlere göre muayyen vakitlere ba?lı sünnetler, vaktinde kılınmayınca kazâ edilebilirler.

Mâlik ve Ebû Sevr’e göre, bayramın ilk günü henüz ö?le olmadan önce bayram oldu?u anla?ılınca, bayram namazı kılınır. Daha sonra anla?ılırsa, ne ilk gün ö?leden sonra, ne de ikinci veyâ ba?ka bir gün kılınamaz.
Bu hadîs ise Mâlik ve Ebû Sevr’e kar?ı bir delildir.

el-Hattâbî; “Bu hadîs sahîhtir. Peygamber (s.a.v)’in sünneti ve yolu, hadîste bildirilmi?tir. Ona rücû etmek gereklidir’ demi?tir.

Nevevî, el-Hulâsa’da; “Bu hadîs sahîhtir. Ebû Umeyr’in amcaları sahâbîdirler. İsimlerinin belirlenmemi? olması zarar vermez. Çünkü hepsi âdildirler. Ebû Umeyr’in adı Abdullah’tır” demi?tir.

Bu hadîs, Ramazan bayramı hakkındadır. Kurban bayramı da bu hükme tâbîdir. Bu hâdîs, bayram namazının vâcip oldu?unu söyleyen âlimlerin delillerindendir.

ŞÂHİTLİK KONUSUNDA ÇEŞİTLİ GÖRÜŞLER
Kıyaslama yapmak amacıyla çe?itli görü?leri verelim:

1-Ebû Hanîfe ve arkada?larına göre: Gökte bulut veyâ ?iddetli toz gibi bir engel bulundu?u takdirde âdil bir ki?inin, Ramazan hilâlini gördü?üne dâir ?âhitli?i makbuldür. O ki?i köle veyâ kadın da olabilir. Çünkü bu ?âhitlik dînî bir meseleye âittir. Ramazandan ba?ka aylara âit hilâlin sübûtu için hür iki erke?in veyâ hür bir erkek ile hür iki kadının ?ehâdeti ve bunların da âdil olması ?arttır.

Gökte hilâli görmeye bir engel bulunmazsa, Ramazan veyâ ba?ka aylarda, do?ru söylediklerine kanâat getirilen bir cemâatin ?âhitlik etmesi gereklidir. Hava açık iken iki ki?inin ?âhitli?i ile yetinildi?ine dâir İmâm-ı Âzam’dan bir rivâyet vardır. Bahru’r-Râik’te; “İmâm’ın bu fetvâsını, me?âyihten tercîh edeni görmedim, bizim zamânımızda ise bu fetvâ ile amel etmek uygundur. Çünkü halk hilâli gözetlemeyi ihmâl ediyor. Artık hilâli görenin iki ki?i olması, onların yanılmasını ispatlamaz” denilmi?tir.

2-Şâfiî ve Ahmed’e göre: Âdil bir ki?inin Ramazan hilâlini görmesi kâfîdir. Ahmed’e göre o ki?i köle veyâ kadın da olabilir. Şâfiî’nin de böyle bir kavli vardır. Fakat mûteber kavline göre, görenin hür ve erkek olması ?arttır. Ramazandan ba?ka ayların hilâli için, hür ve âdil iki erke?in ?ehâdeti ?arttır.

3-Mâlik ve ashâbına göre: Ramazan ve Şevval hilâli, “âdil iki ki?inin veyâ do?rulu?una kanâat getirilen asgarî be? ki?ilik bir cemâatin görmesiyle sâbit olur. Bu hüküm, hilâli gözetlemeye önem veren bölgelere mahsustur. Önem verilmeyen bölgelerde âdil bir ki?inin görmesiyle sâbit olur.

Nevevî; “E?er hâkim, bir ki?inin hilâli gördü?üne ?ehâdet etmesi sonucunda Ramazanın girdi?ine hükmetmi?se, âlimlerin icmâı ile oruç tutmak mecbûriyeti hâsıl olmu? olur. Ve bu hüküm nakzedilemez. Yukarıdaki ihtilâf, böyle bir hükmün bulunmadı?ı hâllere mahsustur” demi?tir.

* Bu çalı?ma Abdullah Fârûkî el-MÜCEDDİDÎ Hazretlerinin “Fıkhî Risâleler” adlı eserinden alınmı?tır. Fiav Yay. Ank. 1997, s.85-93

Kaynakça:
1) Bakara Sûresi/183-184. 2) Buhârî/Savm: 5. Ayrıca ?u hadîs kaynaklarının tercümeleri için bk. Sünen-i İbn-i Mâce, c. 2, s. 14, Hadîs no: 683. Sahîh-i Müslim, c. 3, s. 288, Hadîs no: 1080; 3) Nesâî/Sıyâm: 17; Ebû Dâvûd/Savm: 4; Sahîh-i Buhârî, c. 6, s. 258,Hadîs no: 908. 4) Tirmizî/Savm: 7; Neseî/Sıyâm: 8. 5) Ebû Dâvûd/Salât: 255; Neseî/Iydeyn: 2
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.