Öğle, İkindi ve Yatsı Namazlarından Sonra Yapılan Sünnetler:
Öğlenin farzının hemen peşinden üç defa; ’Estağfirullah’, sonra ’Allâhümme ente’s-Selâmü ve minke’s-selâm...’ sonra da dokuz defa ’Lâ ilâhe illallâh’, onuncusunda ise; ’Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlullah’ kelime-i tevhîdi söylenir. (Münzirî, a.g.e., c. 3, s. 442.)
Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Muhakkak ki Allah, Kıyamet günü ümmetimden bir adamı mahlukatın huzurunda seçer ve ona (günahlarının yazılı olduğu) doksan dokuz sicil (yani büyük kitap açıp) yayar. Her kitap, gözün alabildiği kadar (büyüktür). Sonra (Allah): ’Bundan bir şey inkâr ediyor musun? (Sevap ve günahları) kaydeden yazıcı (melek)lerim sana haksızlık ettiler mi?’ buyurur. (Kul): ’Hayır ey Rabbim!’ der. (Allah): ’(Beyan edeceğin) bir özrün var mı?’ der. (Kul): ’Hayır ey Rabbim!’ der. (Allah): ’Bilakis vardır! Muhakkak ki senin bizim katımızda bir iyiliğin var. Şüphesiz bu gün sana hiç bir haksızlık yoktur.’ buyurur. Bunun üzerine bir kâğıt çıkar ki onda ’Eşhedü ellâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûluhû’ (yazılıdır). Bunun üzerine (Allah): ’(Amellerinin) ağırlığına hazır ol!’ buyurur. (Kul): ’Ey Rabbim! Bu kitapların beraberindeki şu kâğıt da nedir? (Ağırlığı ne olabilir ki!)’ der. (Allah): ’Muhakkak ki sen haksızlığa uğramayacaksın.’ buyurur. (Rasûlullah devamla) şöyle buyurdu: ’Bunun üzerine kitaplar bir kefeye, kâğıt da bir kefeye konur. Kitaplar hafif kalır, kâğıt ise ağır gelir. Zaten Allah’ın isminin yanında hiçbir şey ağır olamaz.’ (Tirmizî, Îman, 17)
Peygamber Efendimiz’e salavât-ı şerîfe getirilir.
’Subhânallâhi ve’l-hamdu lillâhi ve lâ...’ zikri söyledikten sonra her birinin başında besmele-i şerîfe getirilerek önce Fâtiha, Âyete’l-Kürsî, İhlâs, Felâk, Nâs sûreleri okunur. Akabinde tesbîhat yapılır. Bu tesbihlerin parmakla yapılması sünnettir.
Abdullah b. Amr (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Rasûlullah (s.a.v.)’i tesbihi sayarken gördüm.’ İbn-i Kudâme: ’Sağ eli(nin boğumlarıyla)’ dedi. (Ebû Davûd, Salât 359; Nesâî, Sehv 97; Sahîh İbn-i Hibbân, Rekâik 8)
Buradaki tesbihten maksat 33 veya 99 tâneli âlet değil, zikir olarak söyleyen ’Sübhânallah’ veya buna benzer sözlerdir. Zikirlerin tesbîh âletiyle değil, parmakla sayılması daha efdaldir.
Cenâb-ı Hak Yâsîn sûresi 65. âyet-i kerîmede; ’O gün ağızlarını mühürleriz, elleri bize söyler, ayakları yaptıklarına şahitlik eder.’ buyurmaktadır. Cenâb-ı Rasûl Efendimiz de bütün âzaların, yaptıklarına şâhitlik edeceğini bildirmiştir.
Ubeyy b. Kâ’b (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) vitir (namazın)da selâm verince: ’Subhâne’l-Meliki’l-Kuddûs’ derdi.’ (Ebû Dâvûd, Salât, 341; Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl Ve Tetavvuu’n-Nehâr, 37)
Nesâî’nin başka rivâyetlerinde Hz. Peygamber’in bunu üç defa söylediği, sesini uzattığı ve yükselttiği belirtmiştir. (Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl Ve Tetavvuu’n-Nehâr, 37; 48; 50; 54)
Rasûlullah (s.a.v.) vitrin birinci rekâtında ’Sebbihisme Rabbike’l-A’lâ’ (yani A’lâ sûresini), ikinci (rekâtında) ’Gul yâ eyyuhe’l-Kâfirûn’ (yani Kâfirûn sûresini), üçüncü (rekâtında) ise ’Gul huvallâhu ehad’ (yani İhlâs sûresini) okurdu. (Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl Ve Tetavvuu’n-Nehâr, 37)
Ebû Dâvûd vitir namazının üçüncü rekâtında Felâk ve Nâs sûrelerinin de okunacağını rivayet etmiştir. (Ebû Dâvûd, Salât, 339)
Yatsı namazından sonra ’Âmene’r-Rasûlü...’ âyetini okumalıdır. Ebû Mes’ûd (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim bir gece içerisinde Bakara sûresinin sonundan iki âyet (Âmene’r-Rasûlü) okursa, (o iki âyet) ona (itikat, ibadet ve her türlü şerden emin olma bakımından) kafi gelir.’ (Buhârî, Fezâilu’l-Kur’ân 10)
Ebû İshak’tan, o da Ali (k.v.)’den işiten kimseden rivayet ettiğine göre (Hz. Ali şöyle demiştir): ’Akıllı olan birinin, Bakara sûresinin sonundaki bu âyetleri, onlar, Arş’ın altındaki hazineden oldukları halde, okumadan uyuyacağını zannetmem!’ (Dârimî, Fezâilu’l-Kur’ân 14)
Sabah ve akşam namazlarından sonra Haşr sûresinin son üç âyetini (Hüva’llâhü’llezî’yi) okumak çok faziletlidir.
Ma’kıl b. Yesâr (r.a.)’dan, Nebi (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: ’Her kim sabaha erdiğinde üç defa ’Eûzû billâhissemîi’l-alîmi mine’ş-şeytâni’r-racîm/Kovulmuş şeytanın (şerrinden) hakkıyla bilen ve işiten Allah’a sığınırım’ der ve Haşr sûresinin sonundan üç ayet okursa, Allah o kimseye, akşama erinceye kadar kendisine dua ve istiğfar eden yetmiş bin melek vekil eder. Eğer o gün ölürse şehit olarak ölür. Her kim de akşama erdiğinde bunları derse (sabaha erinceye kadar) aynı durumdadır.’ (Tirmizî, Fezâilu’l-Kur’ân 22)
Ebân b. Sem’ân’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Osmân b. Affân (r.a.)’ı şöyle derken işitttim: Rasûlullah (s.a.v.)’i şöyle şöyle buyururken işittim: ’Her kim (akşama erdiğinde) üç defa: ’Bismillâhillezî lâ yedurru measmihî şey’un fil’ardi velâ fissemâi ve hüvessemîü’l-alîm/İsminin (anılmasıyla) ne yerde ne de gökte (bulunan belâ ve musibet cinsinden) hiçbir şeyin zarar ver(e)mediği Allah’ın ismiyle. O semî’ (en iyi işiten)dir, alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir.’ derse, o kimseye sabaha kadar ansızın bir musibet gelmez. Her kim de bu kelimeleri sabaha erdiğinde söylerse akşama erinceye kadar ona ansızın bir musibet gelmez.’ (Ravi) dedi ki: (Bu hadisi rivayet eden) Ebân b. Osman’a (ansızın bir) felç isabet etti. Bu¬nun üzerine hadisi ondan işiten kimse Ebân’a bakmaya başladı. (Bunu gören Ebân): ’Niçin bana bakıyorsun? Allah’a yemin olsun ki ben Osman (b. Affân) adına yalan bir söz uydurmadım. Osman da Nebi (s.a.v.)’in adına ya¬lan söz uydurmadı. Fakat benim başıma gelenlerin geldiği gün öfkelenmiştim de bu (duayı) okumayı unutmuştum.’ dedi. (Ebû Dâvûd, Edeb 110)
Namazlardan sonra henüz mahallinden ayrılmadan önce 10 defa ’Sübhânallah’, 10 defa ’Elhamdülillah’, 10 defa da ’Allahu Ekber’ demelidir.
Abdullâh b. Amr (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’İki haslet vardır ki, onları yapan (muhafaza ile devam eden) her müslüman kişi mutlaka Cennet’e girer. Onlar kolaydır ve (fakat) onlarla amel eden¬ azdır.’ (Ravi devamla şöyle) dedi: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
’(Birincisi şudur:) Beş vakit namaz; sizden biri (bu beş vakit namazdan) her bir namazın ardından on defa tesbih eder (Subhânallâh der), on defa tahmîd eder (Elhamdulillâh der) ve on defa tekbir getirir (Allâhu ekber der). İşte bunlar, dilde (söylenmesi itibariyle) yüz ellidir. Mizân’da ise bin beş yüzdür.’ (Ravi Abdullâh dedi ki): ’Ben Rasûlullah (s.a.v.)’i bu (zikirlerin sayısını) el (parmakları) ile sayarken gördüm.’ (Rasûlullah devamla şöyle buyurdu):
(İkincisi ise şudur:) Sizden biri döşeğine veya yatağına uzandığı zaman otuz üç defa tesbih eder, otuz üç defa tahmid eder ve otuz dört defa tekbir getirir. İş¬te bunlar da dilde (söylenmesi itibariyle) yüzdür. Mizân’da ise bindir.’
(Ravi devamla şöyle) dedi: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Şu halde hanginiz günde ikibin beşyüz kö¬tülük işler ki!?’ (Sahâbeler tarafından) şöyle dendi: ’Yâ Rasûlallah! Bu (tesbihleri) nasıl yapmayız (muhafaza ile devam etmeyiz) ki?’ (Rasûlullah): ’Sizden biri namazda iken şeytan muhakkak ona gelir ve: ’Şunu hatırla, şunu hatırla.’ der. Ve uyuyacağı zaman (yatağına uzanmışken aynı şekilde) gelir ve (bu tesbihleri yapamadan) onu uyutur.’ buyurdu. (Nesâî, Sehv 91)
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; (Sahâbeden fakir olanlar): ’Yâ Rasûlallah! Servet sahipleri yüksek dereceleri ve devamlı nimetleri alıp gittiler.’ (Rasûlullah): ’Bu nasıl oluyor?’ buyurdu. Dedi ki: ’(Onlar), bizim kıldığımız gibi namaz kıldılar, cihat ettiğimiz gibi cihat ettiler. Ve mallarının artan kısımlarından infak etiler. Bizim ise mallarımız yoktur.’ (Rasûlullah) şöyle buyurdu: ’Size bir şey haber vereyim mi ki, siz (onu yapmakla) sizden öncekilere yetişirsiniz ve sizden sonra gelenleri de geçersiniz. Ve bir benzerini yapan müstesna, hiçbir kimse sizin yaptığınız şeyin mislini yapamaz. Her (farz) namazın ardından on defa tesbih edersiniz, on defa tahmîd edersiniz ve on defa da tekbir getirirsiniz.’ (Buhârî, Deavât 18)
Enes (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim namazın akabinde ’Subhânallâhi’l-Azîm ve bi-hamdihî, lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh’ derse bağışlanmış olarak kalkar.’ (Bezzâr, Müsned -el-Bahru’z-Zehhâr-, c.13, s.103, h.no:6468)
Câbir b. Abdillâh (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Üç şey vardır ki, kim iman ile onları (yapmış olarak Allah’ın huzuruna) gelirse cennetin hangi kapısından dilerse girer ve hur-i iynlerden dileği kadar evlenir: Katilini affeden, gizli bir borcu ödeyen ve her farz namazın akabinde 10 defa ’Kul huvallâhu ehad (İhlâs sûresini)’ okuyan kimse.’
(Ravi) dedi ki: Ebû Bekir: ’Ya da (bu üçünden) birini yapan kimse yâ Rasûlallah?’ dedi. (Rasûlullah): ’Ya da (bu üçünden) birini (yapan kimse de bunlara nail olur).’ buyurdu. (Ebû Ya’lâ, Müsned, c.2, s.196, h.no:1788)
Namazın Sünnet ve Edebleri - 3
Özlenen Rehber Dergisi 97. Sayı
1 kişi yorum yazdı.