Özlenen Rehber Dergisi

135.Sayı

'Son' Bir Defa

Murat GELEGEN Özlenen Rehber Dergisi 135. Sayı
Verdiği nimetlere her ne kadar hakkıyla şükredip hakkını veremesek de, merhameti sonsuz Yüce Sultan’a, Kendisinin razı olacağı şekilde Hamd olsun. Bize bahşettiği en büyük nimet olan Habib-i Zî Şan, Âlemlerin Efendisi Aleyhisselâtu ve-s’Selam’a, Allah ve Meleklerinin yaptığı gibi Sâlât ve Selamlar olsun.
Geçici olan ve ne zaman son bulacağı belli olmayan bir hayata sahip olarak biz Müslümanlar, bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Evvela Rabbimiz cümlemizin orucunu katında makbul olan ibadetlerden eylesin.
Belki de seneye varmayacağız ve bu bizim için kapanan bir ömür defteri olacak. Ve tuttuğumuz son Ramazan orucu olacak. Ölüm denince herkesin aklına da gelen şu soru çıkıyor ortaya; acaba ibadetlerim makbul müydü? Veya konumuzla alakalı olan; eğer bu son Ramazanım ise Allah’ın affettiklerinden mi yoksa ’burnu yere sürünenlerden’ mi oldum vs.?
Her ne şekilde olursa olsun, nefes aldığı sürece kullarına tövbe kapısını açık tutan Rahmeti sonsuz Rabbimiz, kula hiçbir zaman ümitsizlik kapsını açmamış, çalışmamızı, gayret göstererek hidayet yolunu istememizi emretmiştir. Konumuz açısından da ele alacak olursak; Ramazan ayı kendimizi affettiremediysek, nefsimize uyup acizlik içerisine düştüysek, bunun pişmanlığını yaşamalı ve diğer bir fırsata sarılmalıyız. İşte bu noktada bahsi geçen fırsat ise, Ramazan ayından sonraki Şevval ayı ve içerisindeki altı günlük oruçlardır. Efendimiz (a.s)’ın önemle üzerinde durduğu ve teşvik ettiği ’Şevval Oruçları’ belki de Ramazan ayı sonrasında, Ramazanı iyi değerlendirenler için iki kat yakınlık vesilesi, sehven(hata ile) günaha düşüp, nefsine yenilip de sonra da halis niyetle tövbe edenlere de açılmış bir rahmet kapısıdır. Çünkü gerçek Mü’min her durumda kendisini hayra yöneltmesini bilir. Her an, her adımını Allah rızası için atmaya gayret eder. Hata işlese bile, bunun, nefsinin bir oyunu olduğunu bilir, Rabbinden ümit kesmez ve hemen yönünü Rabbine dönüp, tövbe ve istiğfara yönelir. Bu manada Ebû Hureyre (r.a)’den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: ’Bir kul bir günah işlese de: ’Allah’ım, benim günahımı bağışla!’ dese, Allah Teâlâ: ’Kulum bir günah işledi ve bildi ki, kendisinin günahı affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir Rabbi vardır.’ der. Sonra kul dönse de, tekrar günah İşlese. Ve: ’Ey Rabbim! Benim günahımı bağışla!’ dese. Allah Teâlâ yine: ’Kulum bir günah işledi ve bildi ki, kendisinin günahı affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir Rabbi vardır.’ der. Sonra kul dönerek tekrar günah işlese ve: ’Ey Rabbim! Benim günahımı bağışla, dese. Allah Teâlâ Hazretleri (tekrar): ’Kulum bir günah işledi ve bildi ki, kendisinin günahı affeden ve günahtan dolayı muaheze buyuran bir Rabbi vardır. Dilediğini yap, senin günahını bağışladım,’ buyurur.’ (Müslim, Tövbe, 5)
Dikkat etmemiz gerekir ki burada ki işlenen günah, inadî değil, tövbe edip bu doğrultuda gayret gösterirken kulun sehven (hata ile) işlediği günahlardır. Efendimiz (a.s.) samimi olduğu sürece Allah Teâlâ’nın Rahmetinin kulu kapsayacağını haber vermiştir.
İşte bahsi geçen Şevval oruçları da bir manada Allah Teâlâ’ya yapılan bir tövbe ve bir yakınlık vesilesidir. Namazın sonundaki tesbihatların, (namazı bozmayacak kadar olan küçük) hataları izale etmesi gibi, Şevval oruçları da Ramazan ayının Rahmetinden tam manada istifade edemeyen ve hatalara duçar olan Mü’minlere açılmış yegâne Rahmet ve ümit kapısıdır.
Ayriyeten Ramazan orucunu tutup da sonra da, şevval oruçlarını tutan bir kişi, bütün bir seneyi oruçlu geçirmiş gibi sayılma bahtiyarlığına ereceği belirtilmiştir. Nitekim Ebû Eyyub El-Ensari (r.a) rivayet etmiş olmak üzere haber verdi ki, Rasûlullah (s.a.v.): ’Her kim ramazan orucunu tutar da sonra Şevval’den altı günü eklerse bu bütün sene oruçlu gibi olur.’ buyurdular. (Müslim, Sıyâm, 39)
Geçen hadis-i şerif, şevval oruçlarının ramazan orucundan sonra bir af kapısı olması yanında, bütün bir seneyi de itaat ve rahmetle geçirmiş olacağına işaret ediyor.
Zayıflık, atalet sahibi kullar olarak, (çok az insan hariç) ekserimizin hata ve günahlara duçar olduğumuz gerçeğini göz önünde bulundurursak, bu nimetin kadri daha aşikâr olur. Nitekim af olma garantisi ile üzerimize bütün bir seneyi oruçlu geçirme emri gelseydi, bu çok ağır gelecek ve her zaman olduğu gibi bu emri de ekseriyetle yerine getiremeyecektik. Çoğumuz sonundaki affı unutup, zorluğu altında kalarak nefse uyup terk edecektik. Belki de bu emri yerine getiremememizi işimize-gücümüze, çoluk-çocuk vs. efradımıza bağlayacaktık. Ancak Rahmeti her şeyi kapsayan ve kuluna zulmetmeyen Rabbimiz az bir amelle büyük bir rahmeti vaat ederek, günahkâr kullarını affetmeye bir kapı açmıştır. Ümmeti üzerine çok hırslı ve şefkatli olan Efendimiz (a.s.) hürmetine kullarına Mağfiret denizinin anahtarlarını vermiştir adeta. Nitekim Ubeydullah b. Müslim el Kureşî (r.a.)’in babasından rivayete göre: ’Rasûlullah (s.a.v.)’e yıl boyu tutulan devamlı oruçtan soruldu (veya sordum). Buyurdular ki: ’Senin üzerinde çoluk çocuğunun da hakkı vardır. Ramazan ayında, sonraki ay olan Şevval ayında ve Çarşamba ile Perşembe günleri oruç tut. Sen böyle yaparsan seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevap kazanırsın ve devamlı oruç tutmamış da olursun.’ dedi.’ (Ebû Dâvûd, Savm, 57)
Sonuç olarak hepimizin mutlaka bir taraftan nefsin kirine takıldığımız şu zamanda, bize açılan bu rahmet pınarında istifade etmek için azami gayret sarf etmesi gerekir. Nitekim kıymeti bilinmeyen bir nimet bir daha asla bize geri gelmeye bilir. Bilmeliyiz ki bize karşı amansız bir düşman ve helak etmeyene kadar dur durak bilmeyen nefse karşı Rabbimizin yardımı olmadan mücadele etmemiz mümkün değildir. Bu da ancak bize bahşedilen bu nimetlere sımsıkı sarılmakla mümkündür. Rabbim cümlemizi lütfedilen nimetlerin kadrini bilmeyi nasip etsin. Bizlere zayıflıklarımızla ve hatalarla dolu amellerimizle değil de, sonsuz Rahmeti ile muamele etmesini niyaz ederek Efendimiz (a.s)’ in şu hadisiyle bitirelim;
Ebû’d-Derdâ (r.a), Rasûlullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken işittiğini haber vermektedir: ’Müş¬rik olarak ölen ve haksız yere kasten bir mü’mini öldüren mü’min müstesna, Allah’ın bütün günahları bağışlaması umulur.’ (Ebû Dâvûd, Fiten, 6)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.