Özlenen Rehber Dergisi

155.Sayı

Sıla-i Rahim Neden Kesilir?

Murat GELEGEN Özlenen Rehber Dergisi 155. Sayı
Bismillâhirramânirrahîm

Zamanımızda dikkat edilmeyen fakat hayati önem taşıyan konulardan bir tanesi de ’sıla-i rahîmdir’. Asıl anlamı, ’hâl-hatır sormak’, ’yardım etmek’, ’gönül almak’ gibi manalara gelir. ’Rahim’ kelimesi ise ’merhamet duygusu beslemek’ ve ’şefkatli olmak’ anlamlarındadır.
Bu konuda ilk olarak şu hayati bilgiyi aklımıza ve kalbimize kabul ettirmemiz gerekir ki o da; akrabalık bağları İslam’ın en çok önem verdiği hususlarındandır. Bu hususta:
’Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının.’1 gibi birçok ayet,
’Akrabalı(k ba)ğını koparan cennete giremez.’2 gibi birçok önemli hadis mevcuttur.
Yazımızın girişinde de bahsettiğimiz gibi genel olarak akrabalık ilişkilerini korumak ve arayı kesmemek olarak anlaşılan bu dini terimin günümüzdeki tezahürü ise ’sorunlu’ bir hal durumundadır. Yani büyük aksaklıklar mevcuttur. Bu sorun ve aksaklıkları iki kısımda inceleyebiliriz:

1- Sürekli değişen hayat şartlarına ayak uyduramamak:
Nitekim hızla gelişen ve değişen hayat şartları, temelde akrabaları, çeşitli çalışma, iş vb. durumlar vesilesiyle uzaklaştırmaktadır. Mesela çalışmak için veya tayinle başka şehirlere giden ailelerin, yıllar geçtikçe kendi çekirdek ailesi (anne, baba, kardeş) dışındaki akrabalarıyla aralarındaki bağ zayıflar. Anne ve babada zayıflayan bu bağlar çocuklarda ise tamamen tanımama ve yabancılaşma olarak ortaya çıkar. Bazen de biraz daha genişleyerek sadece hala ve amcalara yakın olup, teyze ve dayılara yabancı kalmak veya teyze, dayıya yakın olup, hala amcaya yabancılaşmak gibi de olabilmektedir. Bunun sonucunda da artık, hayat boyu birbirlerini tanımayan fakat akraba olan birçok insana rastlamak çok normal karşılanmakta…
Bu birinci kısımda her ne kadar arada kırgınlık vb. gibi sorunlardan kaynaklanan bir kopma olmasa da, akrabalık bağlarının kopmasına vesile olduğu için temel sorumluluk büyük oranda ebeveynlerindir. Çünkü doğal olarak çocuk ailesinden ne görürse öyle büyür ve akıl baliğ olduktan sonra da nasıl büyümüşse artık o hal üzere devam eder. Bundan dolayı bir ebeveynin görevi, çocuğunu güzel ahlâk üzere yetiştirmek olduğundan, bu dinî ve ahlakî ’sıla-i rahîm’ görevini de çocuklarına aşılamak zorundadır. Bunu aşılamanın en güzel yolu ise bire bir yaşayarak göstermektir.
Örneğin; aile, akraba ziyaretlerine gittiğinde çocuk, evde oyun vb. aktiviteler için bırakılıp tek başlarına gidilmemeli, özellikle akraba ziyaretleri çocuklarla beraber yapılmalıdır ki o çocuk bunun idraki ile büyüyebilsin. Özellikle sadece bayram ziyaretleri gibi yılda bir iki sefer yapılan ziyaretlerde ise buna mutlaka daha da önem gösterilmelidir. Uzakta yaşayanlar, telefon vb. iletişimlerinde çocukları da katmalıdır. Ancak bu şekilde ebeveynler ellerindeki imkânları kullanmış olur ve sorumluluklarını yerine getirmiş olurlar.

2- Akrabalardan kaynaklanan herhangi bir sebepten dolayı arayı kesmeyi mubah saymak:
Bir önceki duruma göre daha vahim ve insanların hataya düştükleri bir durumdur.
- Bazen yapılan kötü muameleden dolayı tamamen nefsanî olarak bağ kopartılır ve araya ’küslük’ girer.
- Bazen de akrabaların içlerinde bulundukları günah ve uygunsuz durumlardan dolayı ilişkiler tamamen kesilir… Kesilmesi gerektiği hissedilir…
Bu iki durumu açıklamadan, öncelikle bilmemiz gerekir ki İslam hiçbir haramı meşru kılmaz, hoş görmez. Fakat yapılan bir hatadan dolayı da bir ameli tamamen iptal etmez. Bu iki durumda da yapılan hata; ortada olan bir yanlıştan dolayı arayı ’tamamen kesmek’ ve ’alakayı koparıp bitirmektir’.
Bahsi geçen ilk durumda, yanlarına gidildiği halde hoş karşılamasa, ardından konuşsa, kendileriyle alakayı kesseler bile akrabalık bağlarını kesmemeyi Efendimiz (s.a.v.) bizzat tavsiye etmiştir. Bir hadisinde Rasûlullah (s.a.v.):
’(Hakiki manada) sıla-i rahim yapan kimse, (akrabasından gördüğü iyilik ve alakaya) kar­şılık (sıla-i rahim ve iyilik)te bulunan kimse değildir. Fakat (hakiki manada) sıla-i rahim yapan kişi, akrabası (kendisine iyilik ve alakasını) kestiği zaman ona sıla-i rahimde bulunan kimsedir.’3 buyurmuştur. Fakat burada dikkat etmek gereken bir husus vardır ki Rabbimiz Teâlâ, bize emrettiği hükümlerde bizim ezilmemizi değil hayra vasıl olmamızı ister. Yani kendisine aşırı hakaretler edilen, sürekli kötülenen, kaldıramayacağı davranışlar sergilenen bir kişi akrabalık bağını kesmeden, aradaki samimiyet ve vakar sınırlarını da muhafaza etmek suretiyle bu ilişkisini devam ettirmesi kâfidir. Bu şekilde tamamen bağ kopmamış olacağı gibi, kişinin kendisi de kaldıramayacağı yükün altına girmemiş olur. Bu şekildeki bir bağ da, zamanımızda gerek telefon açıp hal hatır sormak aracılığı ile, gerek arada kısa ziyaretlerle yerine gelmiş olur. Kişi bu yolla hem nefse yol vermemiş hem de üzerindeki bir ameli yerine getirmiş olur.
İkinci hususa gelince bu, mütedeyyin ailelerin sıkça karşılaştıkları bir durumdur. Her akraba birbirine uymaya bilir, maalesef haram ve helal sınırlarını koruyamayabilirler. Bu durumda gayet doğal olan, kişinin kendisini ve ailesini haramlardan korumasıdır. Bu sorun karşısında da yine, sürekli gitmek yerine telefon vb. araçlarla iletişim devam ettirilir. Mutlaka gitmesi gerekirse ailesini götürmez. Bununla beraber akrabalarına, içinde bulundukları yanlışı söyleyip uyarma yolunu tutar. Çünkü bu şekilde insanlara hayrı tavsiye edip yanlış olandan da onları sakındırmış oluruz.
Dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta daha var ki, bazı kişiler, içinde bulundukları haram ve günahlardan dolayı akrabalarına gitmeyi terk ettikleri halde, aynı hataları işleyen arkadaş çevrelerini terk edememekte, terk etmek şöyle dursun uyarma yolunu bile tutmadan hallerinden memnun bir şekilde ilişkilerine devam etmektedirler. Bir günahı bir yerde terk edip, başka bir yerde müsamaha ile karşılamak, bu işin nefsani bir şekilde yapıldığını, nefis ve şeytanın kişiyle açıkça oyun oynadığını ortaya koyan güzel bir göstergedir.
O halde anlaşılan o dur ki, hiçbir kul hatadan beri değildir. Hata görüp Allah’ın bu emrini terk etmek yerine, alakayı koparmadan, Allah ve Rasûlü’nün emrini yerine getirmek daha doğru olacaktır. Yarın her nefsin hesaba çekileceği huzur-u ilâhîde, Allah Rasûlü’nün hükümleri kendine kadar gelip de kendisinde son bulmuş, diğer nesle aktaramamış kullardan olmamak için çalışmak ve bu hayrı bir sonraki nesle Sahabe hassasiyeti ile aktarmak gerekir. Rabbim bu yollarda cümlemizi, sevgisi ve Habibi’nin hayra olan iştiyakı ile tezyin eylesin.
Âmin…

(Endnotes)
1 en-Nisâ, 4/1.
2 Müslim, el-Birru Ve’s-Sılatu Ve’l-Âdâb, 6; Buhârî, Edeb, 11.
Bu gibi hadisler iki şekilde açıklanır:
- Haram olmasında hiç bir şüphe yokken haram ol­duğunu bile bile sıla-i rahmi kesmenin helâl olduğuna inanmasıdır. Böylesi kâfirdir; ebediyen cehennemde kalacak, cennet yüzü görmeyecektir.
- Cennete ilk girenlerle beraber giremez; ancak cehennemde cezası kadar azap gördükten sonra girer. Çünkü sıla-i rahmi inkâr et­memiş; yalnız gereğini yapmamakla günahkâr olmuştur. Nitekim imanını kurtaran bir kimse er geç mutlaka cennete girecektir.
3 Buhârî, Edeb, 15.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.