Özlenen Rehber Dergisi

136.Sayı

Hz. İdris (r.a)

H.Özlem AKSAÇLIOĞLU Özlenen Rehber Dergisi 136. Sayı
Peygamber Gözetiminde Yetişen İnci
Hz. İdris (a.s.) âdemoğullarına gönderilmiş üçüncü peygamberdir. Kendisi Nûh (a.s)’ın babasının dedesi idi. Gerçek adı Ahnûh, Arapçada ise Uhnuh’dur. Ancak okuyup öğrenmesinin çokluğundan dolayı İdris diye isimlendirilmiştir. Babil’de doğan İdris (a.s.) çocukluk yıllarında ilk bilgi ve eğitimi Allah’ın peygamberi Hz. Şit’ten (a.s.) almıştır. Öğrenmeye olan gayreti, azmi ve dehası onu birçok ilime vakıf olmasını sağladı. Bu bağlamda yıldız ve hesap ilimlerinde anlayış sahibi olan ilk insan İdris (a.s.) oldu. Kalemle yazı yazma, elbise biçip dikme ve giyinme konularında da yine öncülüğü yapan kendisi idi. Nitekim ondan önceki insanlar kıyafet olarak hayvanların postlarını kullanmakla iktifa ediyorlardı.
Taviz Tanımayan Şeriat Hamili

Ahlaki ve ilmi fazileti nübüvvet ile taçlandıktan sonra bütün gücü ile önceki şeriatla birlikte kendisine indirilen 30 sahifelik emirleri dimdik ayakta tutmaya ve insanlara anlatmaya gayret etti. Kavmini, yalnızca Allah’a ibadet etmeye ve dünyada salih amel işleyerek ahretteki azaptan kurtulmaya teşvik etti. Namaz kılmayı, oruç tutmayı ve zekât vermeyi emrettiği gibi manevi kirlilik olan cünüplük halinden de temizlenmeleri hususunda titiz davranmalarını söyledi. Sarhoş edici bütün meşrubatları haram kılarak onlara yaklaşılmaması konusunda son derece ısrarcı davrandı. Ne var ki onca gayret ve çabalarına rağmen çok az bir topluluk kendisine itaat ederek selamete kavuşmayı tercih etti.
Yüce Kelama Konu Olan Yürek

Hz. İdris (a.s.) kavminin çoğunluğun delalete koşması nedeniyle yüreği dağlansa da, daima sabra sarılmıştır. Nitekim hidayet ve delalet Cenâb-ı Hakk’ın yed-i kudretinde olan bir husus olduğundan peygamberin payına ancak hakikati tebliğ etmek ve imtihan neticesinde sabretmek düşüyordu. Allah’u Teâlâ onun bu tutumunu yüce Kelamında şöyle zikretmiştir: ’İsmail’i, İdris’i de hatırla. Bunların her biri de sabredenlerdendi. Onları da rahmetimizin içerisine soktuk. Onlar hakikaten salihlerdendi’(Enbiya 21/ 85-86).
İtaat Uğruna Vatanı Terk

Hz. İdris (a.s.) bozguncuları uyarmasına rağmen onların hata ve günahta ısrar ettiklerini görünce kaldığı yerden ayrılmaya karar verdi ve iman edip itaat edenlere de göç etmelerini söyledi. Daha önce bulundukları yerden hiç ayrılmadıkları için onlara bu emir ağır geldi. Peygamberlerine: ’Göç ettiğimizde, (Babil) gibi bir yeri nerde buluruz?’ diye sordular. Hz. İdris (a.s)’da, onlara: ’Allah için hicret ettiğimizde, (Allah, buranın dışında) birçok yerde bize rızık verir’ diye cevap verince onunla birlikte Mısır’a hicret ettiler. Nil nehrinin yanına yerleşip Allah’ı tesbih ettiler, insanları Hakk’a ve güzel ahlaka davet ederek hayatlarını sürdürdüler.
Hz. İdris (a.s.) döneminde 72 dil mevcut idi. Âlimlere göre ’(Allah’ın emirlerini ve yasaklarını) insanlara iyice açıklasın diye, her peygamberi, yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik.’ (İbrahim 14/4) ayet-i kerimesi gereğince İdris (a.s.) bütün bu dilleri konuşabiliyordu.
Yüce Makama Yükseliş

Hz. İdris’in (a.s.) ruhunun kabzolunup olunmadığı konusunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Ancak onun Kur’ân-ı Hakim’de haber verildiği üzere üstün bir makama yükseltildiği kesindir. ’Kitapta İdrîs’i de an. Hakikaten o, dosdoğru bir peygamberdi. Onu, üstün bir makama yücelttik.’ (Meryem: 19/56-57) Bu konuda İbn Ömer (r.a.) şöyle der: ’Hz. İdris kavmine, onları Allah’a davet edici olarak gönderilmişti. Ama onlar, diretip durunca Allah onları helak etti. İdris (as.)’ı ise dördüncü semaya yükseltti.’
Hz. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) miraç gecesinde dördüncü semada Hz. İdris’le (a.s.) selamlaşıp görüşmüştür.
Rabbim bizleri şefaatlerinden mahrum bırakmasın… Âmin!
Hz. İdris’in (a.s.) hayatından öğrendiklerimiz:

- Cenâb-ı Hakk İdris’i (a.s.) Kur’an’da bahsetmiş ve ahlakını övmüştür. Bu nedenle o nübüvvetine ve risaletine ayrı ayrı iman edilmesi gereken Peygamberlerden birisidir.
- İlim öğrenmek ve öğretmek büyük bir fazilettir. Buna küçük yaşlarda başlamak daha elzemdir. Ancak bunu yaparken faydasız ve boş ilimden uzak durup dini yaşantıyı destekleyen ve hayatı kolaylaştırıcı faydalı ilimlerle meşgul olmak gerekir.
- Peygamberler her zaman insanlara Allah’ı bildirmişler ve şeriatı ayakta tutmuşlardır. Bizler de birer Müslüman olarak Allah’ı tanımaya ve şeriatı bütün gücümüzle yaşamaya gayret etmemiz gerekir. Bu konuda yöntem ve kuvveti ancak Peygamberlerin varisleri olan veli kullara tabi olmakla bulabiliriz.
- Kalpler Allah’ın elindedir. O ister hidayete ister delalete sevk eder. Dini tebliğ eden Allah’ın değerli ve yüce bir peygamberi dahi olsa, delaletten ayrılmak istemeyen bir kul yine kendi iradesiyle hayır kapısını elinin tersiyle yiterek ateşi seçmiş olur.
- Kul elinden gelen her şeyi yaptıktan sonra Allah’a dayanıp güvenmesi ve imtihanlar karşısında sabretmesi gerekir. Ancak bu şekilde Salihlerden olabilir. En çetin keder, hüzün ve mihnetleri peygamberler çekmişlerdir. Buna rağmen insanlara her halleriyle örnek olmaktan geri kalmamışlardır.
- Hata ve günahta ısrar edenlerle birlikte oturup kalkmamak ve onlarla aynı meclisi paylaşmamak gerekir. Mümkün mertebe dini ve güzel ahlakı korumak adına gerekirse sağlam beldelere göç ederek, alışılagelen toprakları terk etmek gerekir. Bu uğurda can ve mal feda etmeyi de göze almak gerekir. Aynı zamana rızık kaygısından dolayı hayırdan mahrum kalmamak gerekir ki rızkı taksim eden Cenâb-ı Hak dini için mücadele eden kulunu asla kendi haline bırakmaz.


İstifade edilen kaynaklar:

1. Fahruddin er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb
2. İbn Kesir, El-Bidaye Ve’n-Nihaye
3. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi
4. M. Ali Sabuni, Peygamberler Tarihi
5. İsmail Yiğit, Peygamberler Tarihi

Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.