Özlenen Rehber Dergisi

26.Sayı

Güllerin Efendisi

Ümmügülsüm BOZKURT Özlenen Rehber Dergisi 26. Sayı
Esselâmü aleyke yâ Rasûlallah!
Esselâmü aleyke yâ Habîballah!
Esselâmü aleyke yâ Nebiyyallah!....

Yâ Rasûlallah! Übeyy b. Kâb (r.a.) bir gün Sana şöyle bir soru soruyor: ’Ey Allah’ın Rasûl’ü! Ben Sana çok salâvat-ı şerife getiriyorum. Bunun ne kadarını Senin için yapayım? Şöyle buyuruyorsun: ’İstediğin kadar!’ Tekrar soruyor: ’Dörtte biri olur mu?’ ’İstediğin kadar; fakat artırırsan senin için daha hayırlıdır.’ buyuruyorsun. Übeyy b. Kâb yine soruyor: ’Yarısı olsa nasıl olur?’ ’İstediğin kadar; fakat artırırsan senin için daha hayırlıdır.’ buyuruyorsun yine. Übeyy b. Kâb: ’Hepsini Sana bağışlayayım.’ deyince: ’İşte o zaman Allah senin günahlarını bağışlar, dünya ve ahiret bütün işlerine kâfi gelir.’ buyuruyorsun.
Bu müjdeli uyarını dikkate alarak Rabb’imizin bizleri de bağışlaması ümidiyle Senin için getirdiğimiz salâvatlarımızı kabul et yâ Rasûlallah!
Babası, azatlı kölen Zeyd (r.a.)’in Senin yanında olduğunu öğrenip onu almaya geldiğinde Sana onun karşılığında fidye-i necat (kurtuluş fidyesi) sunuyor, Sen ise ona şöyle cevap veriyorsun: ’Zeyd’i çağırın! Dilediğini yapmakta serbest bırakın! Eğer sizi tercih ederse fidye-i necat almaksızın, o sizindir; alın götürün. Yok, eğer Beni tercih ederse vallahi Ben, beni tercih edene kimseyi tercih etmem.’
Ne kadar vefakârsın yâ Rasûlallah! Bizler de Seni tercih ediyoruz, îmanlarımız ve Sana olan sevgimiz onların ki gibi göğüslerden taşacak kadar olmasa da tercihimiz Sensin yâ Rasûlallah! Hakkıyla olmasa da Seni tercih ederek, azatlı kölen Zeyd’e gösterdiğin vefana sığınıyoruz, ey Allah’ın Habibi!
Uhut’ta babasını şehit veren küçük çocuğun ağladığını görünce bütün şefkât ve merhametinle küçüğe şöyle buyuruyorsun: ’Ey sevimli çocuk, ağlama, dilersen bundan sonra senin baban ben olayım!..’
Bu sözlerinin üzerine küçüğün gözlerinin içi gülüyor, üzüntü ve kederini unutup babasız kalmanın verdiği eziklik duygusundan kurtularak: ’Anam babam Sana feda olsun yâ Rasûlallah! Razı olurum elbet.’ diyor.
Uhut’ta yakınlarımızı şehit verme şerefine nail olamadık; ama yine de gözlerimiz yaşlı, boyunlarımız bükük. Küçüğe gösterdiğin şefkâti bize de göster yâ Rasûlallah! Ne olur bizlere de o yüce gönlüne al ey Allah’ın sevgilisi...
Yaşadığın her bir hâdise, başka bir güzel ahlâkını ortaya koyuyor. Bugün Senin dindeki yerini inkâr ederek İslâm’ı katletmeye çalışan düşmanlarının bile, Senin güzel ahlâkın karşısında dilleri tutuluyor ve itiraf ediyorlar o güzel ahlâkını.

Ey Güllerin EFENDİSİ! On dört asırdır kokunu duyabilmek, gönüllerimizi yakan hasretini giderebilmek için gül kokluyoruz; ama artık gül koklamak hasretini gidermeye yetmiyor...
Maksadımız Senin sevgini kazanabilmek, on dört asrın diline dolanmış ahlâkınla, ’Beni Rabb’im terbiye etti, edebimi ne güzel eyledi.’ dediğin ahlâkınla ahlâklanabilmek. Bu isteğimizin kabulü için aç gönlünü bize yâ Rasûlallah! Rabb’im şehitlere bile ölü dememize izin vermezken, Sana ölü demek ne mümkün! Ölmedin yâ Rasûlallah, kıyamete kadar gelecek bütün mü’minlerin peygamberisin Sen. Ne olur şefkatini, merhametini esirgeme bizden ve aç gönlünü şu günahkâr ümmetine ey Allah’ın Habibi! Senin sevgin olmazsa halimiz nice olur?!..
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.