Özlenen Rehber Dergisi

26.Sayı

Rauf ve Rahim Rasûl

Fadime SARISAKALOĞLU Özlenen Rehber Dergisi 26. Sayı
Îman gibi bir nimeti bizlere bahş edip dostuna ümmet olmayı nasip ettiği için Cenâb-ı Mevlâ’ya sonsuz hamd, Rasûl-i Kibriya Efendimize de salât ve selâmların en güzeli en ekmeli olsun.

’Andolsun içinizden size öyle bir peygamber geldi ki gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz O’na ağır gelir. Üstünüze titrer. Müminlere gayet (Rauf ve Rahim) şefkatli ve merhametlidir.’(1)

Okunduğu zaman Allah ve Rasûl’üne hayranlığımızı, muhabbetimizi bir derece daha artıran, daha fazla şükretme isteği uyandıran bir âyeti-i kerime... Bir yönüyle Hazreti Peygamberin ümmetine verdiği değeri, diğer yönüyle Cenâb-ı Hakk’ın Habib’ine verdiği değeri ifade eden bir âyettir.

’Size öyle bir peygamber geldi ki’ melek değil, beşer cinsinden, aslı ve nesebi belli, Arabî, Kureyşî, harem ehlinden, sizden biri, kendi içinizden, ’sizin sıkılmanız O’na ağır gelir’, gücüne gider. Azap görmeniz şöyle dursun, bir takım zahmete, sıkıntıya uğramanız bile O’nu üzer, son derece rahatsız eder, bütün dertlerinizi ve kederlerinizi yüreğinde duyar, acısını hisseder. ’Üstünüze titrer’, üzerinize düşer, size karşı pek hırslıdır. ’Ey Muhammed! Sen onların yola gelmelerini ne kadar istesen de...’(2) âyetinde de işaret olunduğu üzere hidayet ve iyiliğinize, faydanıza, hayrınıza hırslıdır. Üzerinize toz kondurmak istemez. Sizi mutluluğun zirvesine eriştirmek, selâmete çıkarmak, Cennete ve Rıdvan’a kavuşturmak için bütün hırsıyla, var gücüyle uğraşır. Üstelik O’nun merhameti yalnızca Kureyş’le, Araba, şu veya bu kavme değil ’bütün müminleredir ki O Rauf’tur.’ Ra’feti çok fazladır, yani gayet ince bir şefkati ve derin bir merhameti vardır. ’Rahim’dir.’ Fıtraten, doğuştan yaratılıştan Allah tarafından pek ziyade merhametlidir. Günahkârlara bile acır.(3)

O sonsuz şefkatten, merhametten değil midir ki kardeşlerim, döktüğü gözyaşları, o bir damlasına âlemin kurban olduğu gözyaşları... Mübarek alnını secdeye koyuyor ve saatlerce kaldırmıyor. Hatta öyle oluyor ki Hz. Âişe validemiz korkup telaşa kapılıyor, ruhu kabzedildi mi diye... Allah Rasûl’ü mahzun, kederli kaldırıyor alnını secdeden, sakalları sırılsıklam olmuş ağlamaktan, biz aciz ümmeti için, hayrımız için, günahlarımızın affı için ağlamaktan... Yüreğindeki sevgi, merhamet o derecedir ki, ümmetinin zayıflığını, gevşekliğini biliyor, azaba duçar olmalarına gönlü dayanamıyor. Onlar için saatlerce seccadelerde Rabbine tazarruda bulunuyor. Kendini harap edercesine üzülüyor, gözyaşları döküyor. O’nun bu merhameti karşısında ya bizler ne yapıyoruz... Emanet olarak verilen kısacık ömür nimetini, gaflet içerisinde, günahlarımızdan ötürü bîhaber geçiriyoruz. Hata ve kusurlarımıza nedamet duymuyor, tevbelerimizi samimiyet ve gözyaşlımızdan uzak yapıyoruz ya da tevbeye hiç bir ihtiyaç hissetmiyoruz; ama ne büyük bir saadet, ne sonsuz lütuf ki Rabbim rahmetiyle bizleri Habib’ine ümmet olma şerefini bahşetmiştir, bu gafletimize rağmen... Kendi ahlâkıyla ahlâklandığı Rauf ve Rahim’e, güzel Peygamberine ümmet etmiş...

Rabbim kalp ayıklığı versin. İtaat ve tabiiyet gayretimizi artırsın. Muhabbetini gönlümüzde en ziyadesiyle duymayı nasip etsin. Belki o zaman bir zerre olsun bu nimetin şükrünü eda edebiliriz.

Âyeti Kerime’nin ikinci dikkat edici hususu ise şudur:

Rasûlullah’a Allah (c.c.)’ın güzel isimlerinden iki tanesinin olan Rauf ve Rahim’in atfedilmesi. Hasen ibni Fadl demiştir ki: ’Allah Teâlâ hiçbir peygambere güzel isimlerinden iki isim birden vermedi; ancak bizim peygamberimiz hakkında Rauf ve Rahim buyurdu. Rabbimiz Kendi Zât’ı hakkında: Muhakkak ki Allah insanlara karşı Rauf ve Rahimdir.’(4) buyurdu. Gerçekten de Rasûl’üne bu isimleri vermesi ve O’nu böyle vasıflandırması O’nun hakkında büyük ikram ve tekrim demektir. Rasûlullah’ın Kendisi ilâhî ahlâk ile müteallik olduğundan dolayı müminlere Rauf ve Rahim’dir.

Kur’an’da daha birçok âyette Rabbimiz Rasûl’üne itaati Zât’ına itaat olarak görmüş ve sık sık biz müminleri O’na icabete davet etmişti. Rızasına ermek için hayatımızın her deminde O’nunla hemhâl olmamız gerektiğini, tek örmek, tek rehber olarak O’na ve sünnet-i seniyyesine sarılmamızın şart olduğunu defalarca vurgulamıştır.

Gülmeyi, ağlamayı, sabrı, cihadı, iyiyi, kötüyü, hayatı ve ölümü bize öğretti. Kalbimize, evimize, dünyamıza bir güneş gibi doğdu, küfrün karanlığından vahyin aydınlığına kavuşturdu bizi.

Sevmeyi öğrettin, sevilmesi gerekeni öğrettin bize, sevilmeye en layık olan sevgililer sevgilisi Rabbimizden umuyoruz; Senin hürmetine dünyaya teşrif ettiğin bu günler hürmetine bizleri Sana, razı olduğun ümmetler kılar, başlarımızı, nefislerimizi yoluna sermeyi, itaat ve muhabbetini en ziyadesiyle tatmayı nasip eder inşallah...

Kaynakça:
1. et-Tevbe 9/128.
2. en-Nahl, 16/37.
3. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c.4, s.434.
4. Bakara, 2/143.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.