Özlenen Rehber Dergisi

133.Sayı

Tabakâtve Edebiyat Geleneğimizde Göz Aydınlığı 'Kutlu Doğum'

Nadir SÖNMEZ Özlenen Rehber Dergisi 133. Sayı
Kutlu Doğum Haftası, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) miladi olarak yeryüzüne teşrif ettikleri gün olan, doğum günü olan 20 Nisan’ın içinde geçen haftaya denir. 1989 yılından beri 20-27 Nisan tarihleri arası Kutlu Doğum Haftası olarak kutlanır.
Kutlanmaya en layık doğum günü kuşkusuz Rasûlullah Efendimizin dünyaya teşrif ettikleri gündür. O gün gerçekten insanlık için bir göz aydınlığıdır. Hem de ne göz aydınlığı.
Pazartesi günleri nafile oruç tutmanın faziletiyle ilgili bir hadislerinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ’O gün, benim doğduğum, peygamber olduğum (veya bana vahiy geldiği) gündür.’ (Müslim, Sıyâm 197, 198.) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) pazartesi günü sabaha yakın dünyaya gelmiştir. Doğumu esnasında birçok harikulade olaylar, tecelliler yaşanmıştır. Bunlar özellikle Tabakat ve Edebiyat eserlerinde işlenmiş, her Mevlid kandilinde ve Kutlu Doğum haftasında özellikle yeniden hatırlana gelmiştir.
Daha doğumun ilk anında meydana gelmiş olan, kâinatı şereflendirecek olan o nurun gelişine yapılan manevi hazırlıklar ve haller; gerek Rasûlullah’ın kutlu annesi Hz. Âmine Hatun gerekse O’na (s.a.v.) ebelik ederek hizmette bulunan diğer annelerimizin lisanından şöyle haber verilir mezkur eserlerde:
’Doğum anı geldiğinde heybetli bir ses işittim. Ürpermeye başladım. Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni sığadı. O andan sonra bende korku ve ürperti kalmadı. O anda çok susamıştım. Hararetten yanıyordum. Yanımda süt gibi beyaz bir kâse şerbet gördüm. O şerbeti bana verdiler. Verilen şerbeti içtim. Baldan tatlı ve soğuk idi. İçer içmez susuzluğum gitti. Sonra büyük bir nûr gördüm, evim o kadar nûrlandı ki, o nurdan başka birşey görmüyordum. O sırada çok hatunlar gördüm. Boyları uzun, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Etrafını sarıp, bana hizmet eden bu hatunlar, Abdi Menâf kabilesinin kızlarına benzerlerdi. Yine o sırada beyaz, uzun ve gökten yere uzanmış ipek bir kumaş gördüm. Dediler ki, ’Onu insanların gözünden örtün.’ O anda bir grup kuşlar peyda oldu. Ağızları zümrütten, kanatları yakuttandı. Gümüş ibrikler tutarak havada duruyorlardı. Bana korku gelip terlemiştim, ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu. O halde iken gözümden perdeyi kaldırdılar. Bütün yeryüzünü doğudan batıya kadar gördüm. Üç âlem (bayrak) dikilmişti. Onların biri maşrıkta (doğuda), biri mağribte (batıda) biri de Kâ’be’nin üstünde idi. Etrafımda çok sayıda melekler toplandı. Muhammed (s.a.v.) doğar doğmaz, mübârek başını secdeye koydu ve şehâdet parmağını kaldırdı ve aniden gökten bir parça beyaz bulut indi, onu kapladı. Bir ses işittim: ’Ona mağripten maşrıka kadar her yeri gezdirin. Tâ ki cümle âlem onu ismiyle cismiyle ve sıfatıyla görsünler’ diyordu. Sonra o bulut gözden kayboldu ve Muhammedi (s.a.v.) bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm. Yine o sırada üç kişi gördüm ki, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen, birinin elinde de bir ipek vardı. İbrikten sanki misk damlıyordu. Muhammed’i (s.a.v.) o leğenin içine koydular. Mübârek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğe sardılar. Sonra mübarek başına güzel koku sürdüler, mübarek gözlerine sürme çektiler ve gözden kayboldular’.
Yine o mübarek doğuma, kutlu doğuma şahit olanlardan biri olan Abdurrahman b. Avf’ın annesi Şifa hatun da ileride imanına vesile olacak gözlerindeki, ruhundaki aydınlanmayı meydana getiren kutlu doğum anındaki şu hadiseyi naklediyor bizlere: ’Ben, o gece Âmine’nin yanında yardımcı olarak bulunuyordum. Muhammed aleyhisselâm doğar doğmaz dua ve niyaz ettiğini işittim. Gaibden ’Yerhamüke Rabbüke’ diye söylendi. Sonra bir nur çıkıp o kadar ışık verdi ki, doğudan batıya kadar her yer göründü...’ Bundan başka birçok hadîseye şahit olan Şifa hatun: ’Ne zaman ki, ona peygamberliği bildirildi; hiç tereddüt etmeden ilk îmân edenlerden biri de ben oldum’ derdi.
Halası Safiye annemizde o nurla ilgili şunları söyleyecektir: ’Muhammed aleyhisselâm doğduğu sırada her tarafı bir nûr kapladı. Doğar doğmaz secde etti, mübârek başını kaldırıp açık bir dil ile ’Lâ ilâhe illallah, innî Rasûlullah’ dedi. O’nu yıkamak istediğimde biz onu yıkanmış olarak gönderdik denildi.’
Efendimiz (s.a.v.)’in doğumuyla başlayan âlemlere rahmetin göz aydınlığı, Mekke de kendine ilk iman eden Hz. Hatice annemizin, dostların en sadığı Hz. Ebu Bekir efendimizin, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali efendilerimizin, şehitlerin efendisi Hz. Hamza efendimizin göz aydınlığı olmuştur. Yine o güzel nur, cahiliyede hiçbir kıymeti olmayan Hz. Bilal Habeşi efendimizin, şehitlerin evveli olarak yüce makam elde eden Hz. Yasir ve Sümeyye annemizin ve Mekkeli muhacirlerin de gönüllerinin süruru olmuştur.
Sahabe-yi Kiram, İslam’ın ilk yıllarında yaşadıkları onca sıkıntıları o nurun gönüllerinde açtığı ruhi inkişafla bertaraf etmişlerdir ve dünyada da ahirette de ona yakın olmanın şerefiyle şerefyâb olmuşlardır.
Hicretle Medine’ye, aralarındaki düşmanlık karanlığını kaldırarak Evs ve Hazreç’e göz aydınlığı olan Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.); çağlar boyu Hz. Veysel Karanilere, İmam-ı A’zam Ebu Hanifelere, İmam Şafiî, Ahmet b. Hanbel, İmam Malik, Abdulkadir Geylanî, İmam Rabbanî, Ahmed-i Bedevî ve Abdullah Fârukîlere de göz aydınlığı olmuştur. O nurdan beslenen bu büyükler etraflarını aydınlatmışlardır. O nurun ziyasının bu naçar günlerimize taşınmasına da vesile olmuşlardır.
Bugün evvelki büyüklerimize açıldığı kuvvetle ve letafetle bize de göz aydınlığı olmasını istediğimiz Rasûlullah Efendimizin nurunu üzerimizde nasıl hissedeceğiz?.. Neler yapmalıyız ki o nur bizim de gönlümüzü ruhumuzu kemaliyle aydınlatsın. Sadece 20 Nisanı içine alan Kutlu Doğum haftalarında hazırlanan bir iki sistematik programlara katılarak senenin diğer zamanlarında bu duygulardan uzak bir hayat anlayışıyla o nurun ziyasını üzerimize çekmek mümkün mü acaba?
Evet, göz aydınlığımız olmasını istediğimiz Rasûlullah Efendimizi hayatımızın her anına dâhil ettiğimizde gerçek manada bir aydınlık yaşayacağımız aşikârdır. Dahası kutladığımız Kutlu Doğumlar şu sayacağımız hallerin inkişafını ruhlarımıza gönüllerimize nakşederse işte o zaman gerçek göz aydınlığını yaşayacağız:
- Kıldığımız namazda yaptığımız diğer ibadetlerde Rasûlullah’ı ne kadar bulabiliyorsak bizim için o kadar göz aydınlığı olacaktır Kutlu Doğumlar!
- Alış verişlerimizde, işimizde, ticaretimizde Rasûlullah’ı bulabiliyorsak işte göz aydınlığımız.
- Ailemize eş olma da, çocuklarımıza baba olma da Rasûlullah’ı örnek edinebiliyorsak işte bizim ve ailemizin göz aydınlığı.
- Çocuklarımıza eğitim verirken, dünyalık kaygılardan çok Rasûlullah’ı bu eğitime dâhil edebiliyorsak işte bizim ve çocuklarımızın dünya ahiret göz aydınlığı.
- Sofraya oturduğumuzda yanımızda Rasûlullah Efendimizi bulabiliyorsak, onun bulunduğu bir hali yaşayabiliyorsak işte bereket, işte göz aydınlığı.
- Düğünümüzde, icra ettiğimiz değişik merasimlerimizde önceliği nefsimizden ve diğer insanların kınamasından korkmadan Rasûlullah’ı verebiliyorsak işte göz aydınlığı, işte rahmet deryasının parıldayan güzel nuru.
Hülasa kâinatta meydana gelen en mühim hadise olan o güzel Rasûl’ün doğumu, Kutlu Doğumunun gönlümüze ve ruhumuza göz aydınlığı olmasını istiyorsak ahlakımızda, hal ve hareketlerimizde, hayatımızın her anında, ömrümüzün sonuna ve son nefesimize kadar, Rasûlullah Efendimize tabi olmaktan, O’nun ziyasını gönüllere taşıyan halifelerine uymaktan geri kalmamalıyız. Zira o nura kavuşmanın en kolay yolu, bu nurun gönlüne açıldığı Hak Dostlarına gönül vermek, teslim olmaktır. Gönülden gönle akacaktır nûr-u Muhammedî (s.a.v.), Rabbimizin eltafı ve ikramıyla inşallah.
Rabbim; dünya ve ahirette erişeceğimiz hayırların kapısını biz açacak olan Rasûlullah Efendimiz ve O’nun kutlu varislerine her daim ittiba ile kalplerimizi istikamet üzere kılması duasıyla…. Âmin.

Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.