Özlenen Rehber Dergisi

137.Sayı

Şaban-ı Şerif ve Ramazanın Başlangıcı

Şaban-ı Şerif
Hadis-i şerifte buyruluyor: "Receb Allah Teâlâ’nın ayı, Şaban benim ayım ve ramazan ümmetimin ayıdır." (Deylemî, el-Firdevs Bime’sûri’l-Hitâb, c.2, s.275, h.no:3276) Şaban günahları siler, Ramazan ise oruç tutanları temizler. (Geylânî, Gunyetü’t-Talibin, İstanbul 1992, s. 271)
Üsâme b. Zeyd (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Dedim ki: ’Yâ Rasûlallah! Aylardan hiçbir ayda, Şaban’dan tuttuğun kadar oruç tuttuğunu görmedim!’ (Rasûlullah) şöyle buyurdu: ’Bu ay, Receb’le Ramazan arasında insanların kendisinden gafil oldukları bir aydır. Ve o, içerisinde amellerin, âlemlerin Rabbi olan Allah’a yükseltildiği bir aydır. Ben de amelimin oruçlu olduğum halde yükseltilmesini arzu ediyorum.’ (Nesâî, Sıyâm, 70)
Şaban Ayında Yapılması Faydalı Olan Ameller
1- Şaban’da çokça Kur’ân-ı Kerim okunmalıdır: Enes (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Şaban (ayı) girdiğinde Müslümanlar, Mushaflar’a (Kur’ânlara) yönelip, onlar(la meşgul olup) okurlardı. Zayıf ve miskin(ler)i Ramazan orucuna (hazırlayıp) kuvvetlendirmek için de mallarının zekâtını verirlerdi.’ (İbn-i Receb el-Hanbelî, Letâifu’l-Meârif Fîmâ Li-Mevâsimi’l-Âmi Mine’l-Vezâif, s.258. Dâru İbn-i Kesîr, Dimeşk, 1999)
2- Şaban ayında çokça oruç tutmalıdır: Şaban ayında tutulan oruçların sevabı Ramazandan başka aylarda tutulan oruçların sevabından daha efdal ve sevimlidir.
Enes (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.)’e; Ramazan (orucun)dan sonra hangi oruç daha faziletlidir, (diye) soruldu. (Rasûlullah): ’Ramazan’ı tazim için Şaban (ayında tutulan oruç).’ buyurdu. ’Hangi sadaka daha faziletlidir?’ dendi. (Rasûlullah): ’Ramazan’da (verilen) sadaka.’ buyurdu. (Tirmizî, Zekât, 28)
3- Bu ayda salavat-ı şerife getirmeye devam edilmelidir: ’Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygamber’e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selam edin.’ (el-Ahzâb, 33/56)
Enes b. Malik (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim bana bir salavât getirirse, Allah o kimseye on rahmet eder, on hatası silinir ve onun (derecesi) on (kat) yükseltilir.’ (Nesâî, Sehv, 55)
4- Bu ayda mümkün olduğu kadar sünnetlere riayet edilmelidir: Allah Teâlâ ayet-i kerimede şöyle buyurur: ’De ki, ’Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’ (Âl-i İmrân, 3/31)
5- Bu ayda zekâtlar hesaplanıp verilmelidir.
6- Berat Kandili (Şaban’ın 15. gecesi) ifa edilmelidir: Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor: ’Muhakkak ki biz onu (yani Kur’ân’ı) mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarıcılarız. O gecede her hikmetli iş, katımızdan bir emirle ayrılır, (ayırt edilir).’ (ed-Duhân, 44/3-4)

Ali b. Ebî Tâlib (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Şaban (ayın)ın yarı (yani on beşinci) gecesi olduğu zaman, gecesini (ibadetle) geçirin ve gündüzünü de oruç tutun. Zira Allah, o gecede güneşin batmasıyla (keyfiyetini bilemeyeceğimiz bir halde) dünya semasına iner, fecir doğuncaya kadar: ’(Benden) mağfiret dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belaya uğrayan yok mu, ona afiyet vereyim! Şöyle olan yok mu, böyle olan yok mu?’ buyurur.’ (İbn-i Mâce, İkâmetu’s-Salavât Ve’s-Sünneti Fîhâ, 191)
Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a.)’ın Rasûlullah (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Muhakkak ki Allah, Şaban (ayın)ın yarı (yani onbeşinci) gecesi (mahlukatına) muttali olur ve tüm mahlukatını bağışlar. Ancak müşrik veya müşahini (kin ve husûmet besleyeni, bidat ehlini bağışlamaz).’ (İbn-i Mâce, İkâmetu’s-Salavât Ve’s-Sünneti Fîhâ, 191)
Bu mübarek gecede Gündüzün oruç tutulacak, kaza namazı olanların bu gece kaza kılmaları daha eftaldir.
Ramazanı karşılamak maksadıyla oruç tutulmaz:

Ramazandan önceki gün yevm-i şektir. Ebû Hureyre (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Biriniz asla bir gün veya iki günün orucuyla Ramazan’ın önüne geçmesin. Ancak âdeti üzere (devam ettiği) orucunu tutan bir kimse olması müstesna. O kimse (adeti üzere tutmakta olduğu güne denk gelen) o gün oruç tutsun.’ (Buhârî, Savm, 14)
Ramazan orucu için hilalin aranması farzdır.

Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu –ya da şöyle dedi: ’Ebu’l-Kâsım (s.a.v.) şöyle buyurdu-: ’(Ramazan hilali)ni görünce oruç tutun ve (Şevval hilali)ni görünce iftar (yani bayram) edin. Şayet size (hilal) gizli kalırsa Şaban (ayının günlerin)in sayısını otuza tamamlayın.’ (Buhârî, Savm, 11)
Ramazan’ın Başlangıcı

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), biz ümmetine Ramazân-ı şerîfin ne zaman ve nasıl tutulacağını, hadîs-i şerîfiyle açıklamıştır. İbn-i Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken işittim: ’Onu (yani Ramazan hilalini) gördüğünüz za¬man oruç tutun. Onu (yani Şevval hilâlini) gördüğünüz zaman da iftar (yani bayram) edin. Eğer (hilal) size gizli kalırsa, o halde (Ramazanı otuza tamamlamakla) takdir (ve hesap) edin.’ (Buhârî, Savm, 5)
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’(Kamerî) ay, (bazen) yirmi dokuz (gün) olur, (bazen de) otuz gün (olur). Şu halde onu (yani Ramazan hilalini) gördüğünüz zaman oruç tutun. (Şevval hilali)ni gördüğünüz zaman da iftar (yani bayram) edin. Eğer (hilal) size gizli kalırsa, o halde sayıyı (otuza) tamamlayın.’ (Nesâî, Sıyâm, 17)
İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bir bedevi Nebi (s.a.v.)’e geldi ve: ’Bu gece (Ramazan) hilali(ni) gördüm.’ dedi. (Bunun üzerine Rasûlullah): ’Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in, Allah’ın kulu ve Rasûlü olduğuna şahadet eder misin?" buyurdu. (Adam): ’Evet!’ dedi. (Bunun üzerine Rasûlullah): "Yâ Bilâl! İnsanlara ilan et, yarın oruç tutsunlar.’ buyurdu. (Nesâî, Sıyâm, 8)
Yukarıda zikredilen hadîs-i şerîflere göre Ramazana başlanması için adil bir Müslümanın şehadeti gereklidir.
Râvî Ebû Ali demiştir ki ’El-Velîd b. Ebû Sevr ve el-Hasan b. Ali’nin rivâyetleri de böyledir. Yani Hz. Bilal halkın o gece terâvîh gibi Ramazan gecelerine mahsus ibadete kalkmaları ve oruç tutmaları için çağrıda bulundu. Ebû Dâvûd, Nesâî, Tirmizî, Dârekutnî, Hakim, Beyhakî ve Dârimî de bunu rivâyet etmişlerdir.
Hadîs, Ramazan hilâlini görmek meselesinde kâfirin şâhitliğinin mûteber olmadığına ve bu meselenin sübûtu için şâhidin Müslüman olduğunun bilinmesiyle yetinilebileceğine delâlet eder. Peygamber (s.a.v.) arabînin âdillik veyâ fâsıklık durumunu araştırmayıp sâdece Müslüman olup olmadığını araştırmakla yetindiğine göre, Ramazan hilâlinin şâhitliği için âdil olma şartı aranmaz denilemez. Çünkü o arabî, buradaki kelime-i şehâdetiyle yeni Müslüman olmuş ise, bir kâfirin Müslümanlığı kabûl etmesiyle geçmişteki tüm günahları affedilir. O hâlde âdil sayılır, fâsık değildir. Şâyet arabî bu olaydan önce Müslüman olmuş ise, bütün sahâbîler âdildir. Şâhidin âdil olma şartını koşan âlimler böyle demişlerdir.
’Ramazan hilâlinin şâhitliği için âdil olmak şart değildir’ diyen âlimlerin görüşlerini yansıtan Sindî; ’Peygamber (s.a.v.)’in arabîye kelime-i şehâdetin mefhûmuna inanıp inanmadığını sorması, Müslüman olup olmadığını tahkîk etmek içindir. Hadîsten anlaşıldığına göre; hava bulutlu olduğunda, hilâli gören kişinin Müslüman olduğu tahakkuk ettiği zaman, âdil olsun olmasın, hür olsun, köle olsun, Ramazan hilâlini gördüğüne dâir şâhitliği makbûldür. Şöyle de söylenebilir Saâdet devrindeki bütün Müslümanlar âdil idiler. Bu sebeple âdil olmayanın şâhitliğinin kabûl edilmesi gerekmez.’ demektedir. (Bkz., Haydar Hatiboğlu, Sünen-i İbn-i Mace Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yay., c.4, s.539-541)
Hadîs, Ramazan hilâlinin görülmesi hususunda Müslüman âdil bir şâhidin şâhitliğinin kâfî olduğuna delâlet eder.
Ebû Umeyr b. Enes b. Mâlik (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in sahâbîlerinden Ensâr’dan olan amcalarım bana anlattılar, şöyle dediler: Şevval (ayın)ın hilâli, (havanın bulutlu olması nedeniyle) bize kapalı kaldı. Bu se-beple (Ramazanın otuzuncu günü) oruçlu olarak sabahladık. Nihayet gündüzün sonunda (akşama doğru) bir topluluk geldi ve akşam hilâli gördüklerine dair Nebi (s.a.v.)’in huzurunda şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), onlara (yani tüm müslümanlara) iftar etmelerini (oruçlarını bozmalarını) ve yarın bayram (namaz)lar(ı için musalla)ya çıkmalarını emretti. (İbn-i Mâce, Sıyâm, 6)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.