Özlenen Rehber Dergisi

157.Sayı

'Bağımlılıkları' Önlemek ve Korunmak İçin ne Yapmalıyız?

Murat PAYDAR Özlenen Rehber Dergisi 157. Sayı
İnsanlık Tarihinin En Büyük Problemi
’Bağımlılıkları’ Önlemek ve Korunmak İçin Ne Yapmalıyız?
’Kader, gayrete âşıktır.’

Bismillâh ve’l-hamdulillâh
Ve’s-salâtu ve’s-selâmu alâ Rasûlillâh.
Bir önceki yazımızda insanlık tarihinin en büyük problemi ve hastalığı olan bağımlılığın ne olduğunu, hangi tür bağımlılıklar olduğunu, insanların neden bağımlı olduklarını ve bağımlılıkların hangi zararlara neden olduğunu yazmaya çalışmıştık. İki tür bağımlılık vardı. Bunlardan birincisi; üretilişi itibari ile kimyasal maddeler olan ve insanlarda fiziksel olarak bağımlılık yapan bağımlılık türü idi. Bir diğeri ise; kişinin dürtü ve güdülerini kontrol edememesi sonrasında bir nesneye veya olguya aşırı muhtaç hale gelmesi olarak tarif edilen davranışsal bağımlılıklardı. İnsanların bağımlı olmasının çok farklı nedenlerden kaynaklandığı ve bu bağımlılıkların çok ağır sonuçlara sebep olduğundan bahsetmiştik.
Bu yazımızda da bu bağımlılıkları nasıl önleyebiliriz ve nasıl korunabiliriz konusunu işlemeye çalışacağız.

’Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık’1

Önlemenin Önemi
Öncelikle her İnsan önce kendi kaderi için gayret etmesi gerektiğini bilmesi gerekmektedir. Diğer çabalar kişinin gayreti sonrasında cereyan eder. Önleme, bağımlı hale gelmemizi engellemeye yönelik her türlü koruyucu tedbirler ve yapılan çalışmalardır. Tüm dünyada bağımlılıkları önleme programları ve çalışmaları giderek önem kazanmaktadır. Çünkü:
Bağımlılıkların tedavisi oldukça güç ve pahalı bir hastalıktır. Uygulanan uzun süreli tedavilerin topluma maliyeti çok yüksek olmaktadır. Bağımlılıkların özellikle klinik tedavi gerektiren türlerinde, altı ay ve daha uzun süren tedavilerin daha başarılı olduğu gösterilmiştir. Bu kadar uzun süreli tedaviler için fiziksel mekanlar oluşturmak, personel çalıştırmak ve rehabilitasyon (iyileştirme) alanları açmak oldukça zor olmaktadır.
Bağımlılığın başlangıcından tedavisine kadar geçen sürede topluma yansıyan olumsuz yanları çok büyüktür.
Bağımlılığın getirdiği sosyal ve ekonomik zorluklar sonucu insanlar yasal olmayan eylemler yapabilmekte ve suç işlemektedirler.
Para kazanabilmek için de ahlaksız ve yasal olmayan yollara başvurulmaktadır.
Bağımlılar, bağımlı olmayanlara birer kötü örnek oluşturmakta ve yeni bağımlıların ortaya çıkışına neden olmaktadırlar.
İyileştikten sonra yineleme oranı çok yüksektir.
Öte yandan her türlü önleme programı maliyeti, tedavi maliyetinden daha düşüktür.2

’Huzuru Haramda Arayana Huzur Haram Olur’
BAĞIMLILIKLARIN ÖNLENMESİ AMA NASIL?

Bağımlılığın önlenmesinde kişinin kendisine, ailesine, çevresine, resmi kurumlara, Sivil Toplum Kuruluşlarına ve toplumun her kesimine çok önemli görevler düşmektedir. Herkes üzerine düşeni yerine getirmek zorundadır. Bu konuda elbirliği ile hareket etme ve dikkatli çalışma mecburiyetimiz vardır. Her türlü bireysel ve toplumsal frenleme mekanizmalarını ve tedbirleri harekete geçirmeliyiz. Bizim bu konudaki önerilerimizi ise şöyle sıralayabiliriz:
1- Fıtratımıza Uygun Yaşamak Zorundayız: Genel olarak dünyada insanların yaşadığı sorunların altında yatan sebep, fıtrata aykırı olmak ve fıtrattan uzaklaşmaktır. Allah Teâlâ insanoğlunu bir fıtrat üzere yaratmıştır. Fıtrata aykırı davranmak ve yaşamak insanoğlunun her alanda problemler yaşamasına neden olmaktadır. Nasıl ki bir makineyi icat eden aynı zamanda icat ettiği makinenin doğru, sorunsuz ve uzun kullanmak için ne yapılması gerektiğini söyler ve ona uyulursa problem çıkmaz. İnsan da fıtratına uygun davranır ve ona göre yaşarsa, sorunlar yaşamaz ve var olan problemler de çözülebilir. Fıtrat: ’Orijinal olmaktır’ insanın orijinal halini muhafaza etmesidir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de: ’Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.’3 buyurmaktadır. Ayette de açık ifade edildiği üzere Rabbimiz fıtrata sımsıkı tutunmamızı istemektedir. Fıtrata uymak; yaratılışa uyum göstermektir. İnsan fıtratı; iyiliğe ve güzele meyilli olduğu halde insan nefsi, şeytan ve onun dostlarının saptırmalarına uyması sonucu fıtrattan uzaklaşır ve problemler baş göstermeye başlar. Bağımlılığı önlemek ve bağımlılıktan korunmak için birinci önemli madde ’fıtrata uygun yaşanmasıdır.’ Eğer insan fıtrattan uzaklaşmışsa yaratılış haline, orijinal haline, özüne dönmesi yakınlaşması gerekir.
2- Kendimizi Tanımalı ve keşfetmeliyiz: Hz. Ali (r.a.) efendimiz, insan ’Âlem-i Ekberdir’ der, içinde nice cevheri ve güzellikleri barındıran muhteşem bir varlıktır. Yine Hz. Ali (r.a.) efendimiz: ’Kendinin küçük bir cisim (beden) olduğunu zannediyorsun, halbuki en büyük âlem sende dürülmüştür.’4 diyerek insanın ne kadar değerli bir varlık olduğunu ifade etmiştir. Her insan farklı özelliklere, yeteneklere ve mizaca sahiptir. Bu yüzden her insan kendini tanımalı ve keşfetmelidir. Güçlü ve zayıf yanlarını, hangi özellik ve yeteneklere sahip olduğunu bilmelidir. İnsan kendini tanıdığı ve keşfettiği zaman, onun yetenekleri ile olumlu yönleri özgüven sahibi ve güçlü olmasını sağlayacaktır, zayıf yanlarını ise güçlendirmek, kişinin olumsuz davranışlara eğilim göstermesinin önüne geçecektir.
3- İş Tercihimizi Doğru Yapmalıyız: Yanlış meslek seçimi yani kişinin fıtratına ve yeteneklerine uygun olmayan bir iş, yaşam boyu mutsuzluğa ve başarısızlığa sürükleyebilir. Bunun bedeli olarak hayatınız boyunca sevmediğimiz bir işi yapmak zorunda kalabiliriz. İş hayatımızda, yanlış yerdeyim, yanlış meslek seçtim duygusu doğal olarak başarısızlığa da yol açar. Hayatımızı doğrudan etkileyecek hatalı tercih, telafisi güç kayıplara yol açabilmektedir. Bu süreçte kişinin mutsuz olmasına neden olmaktadır. Kendini rahatlatmak için de farklı arayışlara yönelmektedir.
4- Eş Tercihini Doğru Yapmalıyız: İnsanın hayatı boyunca aldığı en önemli kararlardan biri eş tercihidir. Hayatımızın dönüm noktalarından biri olan evlenmek, insanın hem dünya hem ahiret mutluluğunu doğrudan ilgilendiren bir konudur. Evlenmek öyle bir tercihtir ki, bütünümüze kavuşma, birbirini tamamlama sürecidir. Bundan dolayı yanlış tercih beraberinde birçok olumsuzluluğu ve uygunsuzluğu da getirmektedir. ’Evliliğin temelleri doğru eşin seçilmesiyle atılır. Yanlış eş seçimi, temeli çürük ev gibidir. Zamanla duvarların üzerine yüklediğiniz yükü taşıyamaz hale gelir. Böyle bir yuva fırtınalara göğüs geremez. Bazen basit yağmurlar bile bu yuvanın yerle bir olmasına sebep olabilir.’5 Bu sebeplerden dolayı huzursuz ve mutsuz bireyler çareyi farklı şeylerde arayabilmektedirler.
5- Aile Hayatımız Düzgün Olmalı: İnsanların bağımlılıkları önlemede ve kurtulmalarında aile hayatı çok önemli bir yer tutar. Aile bireylerinin birbirleri ile ilişkilerinin kalitesi çok önemlidir. Aralarında kuvvetli sevgi bağları olan, birbirlerine doğru ve yanlışları öğreten, aile içinde davranışlar için uygulanabilir kurallar koyan, bunların uygulanmasını sağlayan ve gerçekten birbirlerini dinleyen aile bireyleri bağımlılıkların önlenmesinde etkili olur. Ailenin rol-model olması, çocuğun kimlik gelişimi ve gelecekteki davranış kalıplarını belirlemesi açısından çok önemlidir. Aile üyelerinin birbirlerini yargılamadan, sözlerini bitirinceye kadar dinlemeleri, sorun yaşadığında birbirlerine destek olmaları güçlü ve pozitif aile bağlarını destekler. Ebeveynlerin çocuklarının yaşamlarına ilgili olmaları, çocuklarının arkadaşlarından ve neler yaptıklarından haberdar olmaları, çocuklarının sorunları ile ilgilenmeleri önemlidir. Aile içinde kaliteli iletişim için ailemiz ile tüm teknolojik aletlerin kapatılarak karşılıklı yüz yüze iletişimin, paylaşımın olacağı ’Aile Meclisleri’ ve ’Aile Günleri’ yapmalıyız. Aile Meclislerinde ailemizin önemli konularını beraber konuşmalı, istişareler yapmalı, ortak kararlar almalı ve aile fertlerine sorumluluklar verilmelidir. Aile Günlerinde ise dini, kültürel, tarihi vb. sohbetler yapılmalı, o gün aile bireyleri için manevi duyguların tatmin olduğu, sevginin ruhları sardığı günler olmalı. Aile günlerinin başrolü çocuklara verilmelidir. Aile olmak bir bütünlük arz eder. Bu bütün sağlanamıyorsa, parçalanma varsa mutsuzluk varsa yine alternatif arayışlar söz konusu olacaktır.
6- Çocuk Eğitimine Dikkat Etmeliyiz (Fıtrata Uygun Eğitim): Çocuklarımız, mükemmel bir ruhla yaratılmaktadır; yeter ki bu ruh tahrif edilmesin. Çocuklarımıza, sanki keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi bakmalıyız. Ancak anne-babalar olarak çocuk eğitiminde çok yanlışlar yapmaktayız. Her insan sosyal, biyolojik ve psikolojik yönü olan bir canlıdır. İnsanın da yapısı gereği birçok istek ve arzuları vardır. Ancak her istek ve arzusu karşılanamaz, karşılanması da eğitim açısından da doğru değildir. Bundan dolayı çocuklarımızın yaşı, sosyal çevresi ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak ihtiyaçları karşılanmalıdır. Her anne ve babanın çocuk eğitimi üzerine eğitimlere katılması, yine bu konudaki kitapları okuması çok önemlidir. Çocuk eğitimine dikkat edilmediği takdirde ileride birçok problem olarak en başta da değişik bağımlılıklar olarak karşımıza çıkması muhtemeldir.
7- Çocuklarınızın Ergenlik Dönemine ve Arkadaş Grubuna Dikkat Etmeliyiz: Ergenlik, çocukluktan çıkış ve erişkinliğe giriş dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemin de kendine has özellikleri vardır. Ergenler çocukluklarına göre çok daha çabuk sinirlenebilirler. Hemen hemen her şeye karşı gelip isyankâr bir tutum sergileyebilirler. Ergenlerin çözümlemesi gereken en büyük problemleri kimliklerini bulma çabasıdır. Bu kimlik arayışı onları endişeli, gergin, öfkeli yapabilmektedir. Bu dönem ailenin geri plana düşüp arkadaş gruplarının önem kazandığı bir dönemdir. Bir gruba ait olmak, arkadaşları tarafından onaylanmak ve kabul edilmek çok önemlidir. Bu dönemde akran grupları büyük önem kazanmıştır. ’Grup’, ne giyeceklerini, hangi müzikleri dinleyeceklerini, hangi aktiviteleri gerçekleştireceklerini belirler. Bu açıdan bakıldığında arkadaş grubu değerlerinin gencin hayatındaki önemi aileler için tehdit edici gibi gözükebilir. Bu dönemde gencin yaşayabileceği çatışmaların çözümünde destek olmak önemlidir. Bu döneme dikkat edilmesi bizim, ailemizin, evlatlarımızın mutlu ve huzurlu bir geleceğe sahip olmasına neden olur.
Yine bu konuda da konu ile alakalı eğitimlere katılmalı ilgili kitaplar okunmalıdır. Çocuklarımızın doğru bir ergenlik dönemi ve kimlik bunalımı yaşamamaları, şahsiyetli bireyler olmaları için sosyal faaliyetler içerisinde bulunması ve ona rol model olacak kişiler ile vakit geçirmesi çok önemlidir. Onun mizacına uygun STK’larda aktif olması da çok önemlidir.
8- Bir Hobi (Sportif, Sanatsal, Kültürel faaliyetler) İle Meşgul Olmalıyız: Fıtratımız gereği zihinsel, bedensel ve ruhsal manada sürekli bir hareket halinde oluruz ve olmamız da gerekir. İnsan zihni, bedeni ve ruhu ancak faydalı faaliyetler ile meşgul olur ise sağlıklı ve huzurlu olur. Bundan dolayı insan yeteneklerine, zevkine ve yapısına uygun sportif, sanatsal ve kültürel faaliyetler ile meşgul olmalıdır. Bu meşguliyetler olmaz ise usulüne uygun hareket edilmeyen her sistem arıza vereceği gibi insan da problemler meydana gelir. Maddi ve manevi yönü tatmin edilmemiş bireyler yanlış alternatiflere yönelirler.
9- Kazancınızın Helalinden Olmasına Dikkat Etmeliyiz: Helal kazanç, dinimizin ortaya koyduğu ölçüler içinde elde edilen kazançtır. Kur’an ve Sünnet’te, bir müminin hangi alanlarda ve ne tür yollarla helal kazanç elde edeceği üzerinde değişik vesilelerle durulmuş ve harama giden yollar net bir şekilde yasaklanmıştır. Haram kazanç, mutlaka insan psikolojisini ve dolaylı etkiler nedeniyle fıtratı bozucu etkiye sahiptir. Bu etkiler de insanı huzursuz eder, bu huzursuzluk doğru olarak teşhis ve tedavi edilmediği zaman kişi huzuru sanal, sahte ve yararsız şeylerde arayabilmektedir.
10- Yediklerinizin Helal Olmasına Dikkat Etmeliyiz: Bağımlılık ile mücadelede sihirli kelimemiz ’Fıtrat’ idi. İnsanın yediği gıdaların ayrı ayrı tesirlerinin olduğu bilimsel olarak da tespit edilmiştir. Gıdaların, bünyenin biyolojik yapısı üzerindeki etkisinin, psikolojik ve duygusal  yapısı üzerinde de etkisinin olması tabiidir. Çünkü insan, beden ve ruh ikilisinden meydana gelmiştir. Bu maddî bünye ile manevî bünyenin etkileşiminin olmaması düşünülemez. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette Allah Teâlâ bu konuya dikkat çekmiştir. ’Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yiyin’6 ayeti bunlardan bir tanesidir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bekâr gençlere oruç tutmalarını tavsiye etmesi,7 yiyeceklerin duygular üzerindeki tesirinin olduğunu da göstermektedir. Yine Efendimiz (s.a.v.): ’Helâl belli, haram da bellidir. İkisi arasında (helâl mi, haram mı belli olmayan bir takım) şüpheli şeyler vardır ki, insanlardan çoğu onları bilmez. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsa, ırzını da, dinini de tertemiz tutmuş olur. Her kim şüpheli şeylere dalarsa, (içine gir­mek yasak olan) koruluk etrafında (davarlarını) otlatan bir çoban gibi, çok sürmez içeriye dalabilir. Haberiniz olsun, her melikin kendine mahsus bir koruluğu vardır. Dikkat edin; Allah’ın yeryüzündeki koruluğu da haram (kıldığı şey)lerdir. Dikkat edin; bedende bir et parçası vardır ki, iyi olursa bütün beden iyi olur; bozuk olursa bütün beden bozulur. İşte o (et parçası) kalptir.’8 demiştir. Helal gıdalar ile beslenip makul bir ölçü ile yemek yiyen birisinin manevi cephesi gelişirken, aksi durumdaki birisinin manevi cephesi o kadar da gelişmez. Sehl bin Abdullah Tüsterî der ki: ’Her kim haram yerse, istese de istemese de, bilse de bilmese de azaları (Allah’a) isyan eder. Her kimin de yiyeceği helal olursa azaları ona itaat eder ve hayırlara muvaffak kılınır.’9 Ayetler, hadisler ve bilimsel araştırmalar ışığında bakıldığında yediklerimiz ile bağımlılık arasında da fıtratı bozucu bir etkiye sahip olması nedeniyle bağlantı vardır.
11- Bağımlılığın İnsan Hayatına ve Sağlığına Etkileri Konusunda Bilgi Sahibi Olmalıyız: Her türlü bağımlılık insanın hayatı ve sağlığı üzerinde mutlak olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu zararlar bir ömür boyu sürecek ve kalıcı izler bırakacak kadar ağır sonuçlar da olabilmektedir. Gerçek manada bu konunun etkileri hakkında bilgi sahibi olmak ve özellikle bağımlı olmuş kişilerin gerek kendilerinin gerekse tüm sevdiklerinin nasıl bir problem yaşadıklarını görmek bağımlılıklara karşı ciddi bir direnç oluşturacaktır.
12- Lisan-ı Hâl, Lisan-ı Kâlden Entaktır: Atalarımız bir kişinin söylediği sözden çok davranışlarının insanlar üzerinde daha etkili olduğunu söylemişlerdir. Sevdiklerimizin, başta ailemiz olmak üzere tüm çevremizdeki insanların bağımlı olmasını istemiyorsak en iyi hareket onlara doğru örnekler olmaktır. Yani halimiz ile örnek olmalıyız. Söz ile söylenen ama bizim yapmadığımız bir davranış karşımızdaki muhatabımızda olumlu etkiye neden olmaz. Kendi elinden cep telefonunu bırakmayan, sosyal medyada saatlerce vakit geçiren, saatlerce televizyon başından kalkmayan anne-babaların çocuklarına bilgisayar oyunlarından, sosyal medyadan (facebook, twitter gibi) uzak durmalarını söylemeleri ya da sigara içen bir babanın çocuğuna ya da başka birine ’sen kullanma’ demesi inandırıcı ve etkileyici olmaz.
13- Başkalarına faydalı olmak için faaliyetlerde bulunmalı, artı değer üretmeliyiz: İnşirah suresinde Rabbimiz 7. ayette: ’Şu halde, (emrolunduğun bir işi bitirip) boş kaldın mı, (yine başka bir iş ve ibadet için) kalk yorul.’10 buyurmuştur. Rivayet olunduğuna göre Peygamber Efendimiz ise: ’İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır.’11 ’Her kimin iki günü eşit olursa, işte o (kimse) aldanmıştır.’12 buyurmuştur. O yüzden insan hayatını boş ve tek düze geçirmemeli, anlamlı ve hayırlı işlerle meşgul olmalıdır. Bu meşguliyetler insanın psikolojik ve ruh sağlığı olarak dengeli olmasını sağlayacaktır. Faydalı olan ve yeni bir şeyler üreten insan mutlu olur, hayatı anlam kazanır, bu da onu boşluktan ve anlamsızlık bunalımından kurtaracaktır. Hayatı anlamlı olan, alternatif faydasız olan işlere yönelmez.
14- Zamanımızı planlanmalıyız: Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Asr Suresi’nde: ’Asra (zamana) yemin olsun ki hiç şüphesiz insan hüsran (zarar)dadır. Ancak inanıp salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabırlı olmayı tavsiye edenler bunun dışındadır.’13 buyurmuş. Bu ayetler bize zamanın çok önemli olduğu ve zamanımızı nasıl geçirmemiz gerektiği noktasında mutlak bir uyarıda bulunmaktadır. İmam-ı Şâfiî hazretleri ise zaman ile ilgili olarak hiçbir zaman unutmamamız ve sürekli kulağımıza küpe yapmamız gereken şu sözleri söylemiştir: ’Vakit kılıçtır. Sen onu (amelle) kesersen (ne ala), yoksa o seni (işleri sonraya ertelemekle) keser. Ve nefsin (odur ki) şayet (sen) onu hak ile meşgul etmezsen (o) seni batılla meşgul eder.’14 Hayat boşluk kabul etmiyor. Bizim planlamadığımız hayatı, zamanı mutlaka kendi istek ve hedefleri doğrultusunda özellikle şeytan ve onun dostları planlayacak ve yönlendireceklerdir. Günlük, haftalık, aylık zaman planlaması her zaman faydalıdır. Böylece işlerimizin sıkıntıları ve stresi azalır. Zaman, kendi hayatını planlamayanlara ve zaman yönetimini boş verenlere cezayı keser: İyi yönetilmeyen günler, haftalar ve aylar, hayatımızın giderek sıkıcı olmasına, mutsuzluğa, başarısızlığa yol açar. Bu sonuçlar da yine bir takım bağımlılıklara neden olacaktır.
15- Her Halükarda Şükretmeliyiz: Günümüzde birçok insan maalesef elde edemedikleri ya da sahip olamadıkları şeylerden dolayı aşırı derecede üzülmekteler. Bu duygu ve ruh hali de insanı karamsarlığa, Allah’a isyana ve bazı bağımlılıklara teşvik etmektedir. Oysaki öncelikle sahip olduğumuz nimetlerin bir farkına varıp hakkı ile ona şükredebilsek ve sonra bu dünyanın imtihan dünyası olduğu, herkesin her şeyi elde edemeyeceği şuuruna sahip olsak, sahip olduğumuz nimetlerin varlığı bizi mutlu edecektir. Kur’ân-ı Kerim’de: ’Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.’15 Şükür duygusunun gelişmesi ruha genişlik ve rahatlık verir. Bu yüzden de ’Şükretme Şuuru’ öğrenmeli ve öğretmeliyiz.
16- Manevi yönümüzü güçlü tutmalıyız: İnsanın madde ve mana yönü bulunan bir varlıktır. İnsan olarak bu iki tarafımızı dengede tutmak zorundayız. İki kanatlı bir kuş misali olan insan dengede kalması için iki yönünü de ihmal etmemesi gerekir. Maneviyat; maddî olmayan, mânâya, ruha ve gönle ait olan her şey olarak da ifade edilebilir. Fiziksel ihtiyaçlar giderilmezse insanda biyolojik sıkıntılar baş göstereceği gibi manevi yönü de ihmal edilirse ruhsal, psikolojik sıkıntılar baş gösterir. İnsan yaratılıştan mutluluğu arzular maneviyat olmadan huzur asla elde edilemez. Huzuru yakalamayan insan huzuru bulma, mutlu olma adına arayışa girer, gerçek huzurun ve mutluluğun kaynağını bilmeyen insan da yanlışa, sahte mutluluk arayışına girer. Günümüzde orijinal olmayan sahte, yan sanayi ürünler orijinali gibi verim vermiyorsa, hatta bazıları daha fazla zarar veriyorsa insan da böyledir, doğru ve gerçek manevi huzuru bulacağı işler ile meşgul olmayan insan birçok probleme duçar olur.
16- Hayallerimiz ve İdeallerimiz Olmalı: Bizler biyolojik, psikolojik ve sosyal bir varlık olarak sadece hayvanlar gibi yiyip, içen, uyuyan, üreyen vs. varlıklar değiliz. Bizi hayvandan ayıran bir yönümüzde bizim uğruna mücadele edeceğimiz hayallerimiz ve ideallerimizin olmasıdır. Bu hayal ve ideallerimiz bizi hayata bağlar, hayatı anlamlı kılar. Bağımlılıklardan korunmak ve hayatı anlamlı kılmak için her insanın şu üç konuda hayal ve idealleri olmalıdır. Birincisi kendimize ait, ikincisi ülkemize ve insanlığa dair ve son olarak da ahiret hayatımız ile ilgili hayallerimiz ve ideallerimiz olmalıdır. Hayalleri ve ideali olan insan onu gerçekleştirmek için mücadele eder, bu mücadele hayatı anlamlı kılar. İnsanı olumsuz ve kötü işlerden uzak tutar.

’Bakarsan Bağ Olur Bakmazsan Bağımlı Olur’

Sonuç olarak;
Günümüz modern çağın hastalıklarından olan bencillik ve nemelazımcılıktan kurtulup birbirimizin dertleri dertlendiğimiz oranda her sorunun üstesinden gelebiliriz. Daha çok sevgi ve saygı göstermeyi ihmal etmeyelim. Rabbimizin yarattığı insana rahmet ve şefkat nazarı ile bakalım. Bütün problemlere karşı Rabbimizin yarattığı fıtrat üzere çare ve çözümler ararsak, üstesinden gelinmeyecek sorun yoktur. Allah var, gam keder yok inşallah. Rabbim insanlık tarihinin en büyük hastalığı ve felaketi olan bu bağımlılıklardan hepimizi, ailemizi, sevdiklerimizi ve tüm insanlığı korusun. (Âmin)

* Sosyolog 180 Derece Bağımlılıklar ile Mücadele Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitimcisi



(Endnotes)
1 el-İsrâ, 17/13.
2 http://www.ogelk.net/Dosyadepo/tedavi_temel.pdf
3 Rûm, 30/30.
4 Ahmed Kabeş, Mecmau’l-Hikemi Ve’l-Emsâl Fi’ş-Şi’ri’l-Arabî, Bâb:24 –Bâbu’l-Mîm-, s.451, Dâru’r-Raşîd, Dımeşk, 1985.
5 Özutku, Arif; ’Doğru Eş Seçimi’, İslami Hayat, Sayı:17, Temmuz 2013.
6 el-Bakara, 2/168.
7 Bkz., Buhârî, Nikâh, 2.
8 Buhârî, Îmân, 39.
9 İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn Mea Tahric Hâfız el-Irâkî, c.2, cüz:5, s.809, Dâru’ş-Şa’b, Kahire.
10 el-İnşirâh, 94/7.
11 Şihâb el-Kudâî, Müsned, Bâb:771, c.2, s.223, h.no:1234, Müessesetu’r-Risâle- Beyrut, 1989.
12 Ebû Nuaym el-Esbahânî, Hilyetu’l-Evliyâ ve Tabakâtu’l-Asfiyâ, c.8, s.35, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1988.
13 el-Asr, 103/1-3.
14 İbn-i Kayyim el-Cevziyye, Medâricu’s-Sâlikîn Beyne Menâzili İyyâke Na’budu Ve İyyâke Nesteîn, c.3, s.98, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1999.
15 İbrâhîm, 14/7.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.