Özlenen Rehber Dergisi

70.Sayı

İyi Bir Baba Nasıl Olunur?

Recep Faruk KARABAL Özlenen Rehber Dergisi 70. Sayı
Zaman ve zamanla birlikte çevresel şartlar değişse de insan öz itibariyle hep aynı varlıktır. Binlerce yıl önce yaşayan insanların ruhsal dünyaları ve manevi ihtiyaçları, genel itibariyle günümüzde yaşayan insanlardan farklı değildi. Ve bizler inanıyoruz ki, Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz her konuda en hayırlı beşerdir, insanlığın zirvesidir. O’nun (s.a.v.) herhangi bir konudaki davranışları, o konudaki en doğru uygulamadır. Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin çocuklarına ve çocuklara davranışı da iyi bir baba olmanın sırları niteliğindedir. İşte iyi baba olmanın hiçbir zaman ve zeminde değişmez kuralları:



1. Çocuğuna güzel bir isim koyması:

İnsanlar üzerinde ismin psikolojik etkisi vardır. İsmin özelliğinin ve anlamının şahsiyetin gelişime etki eden bir faktör olduğu bilinmektedir. Bundan dolayı Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de hep güzel anlamları olan ya da salih insanların isimlerini koyar, kişinin davranışlarına olumsuz etki yapabilecek isimleri tasvip etmez, hatta böyle isimleri hayırlı isimlerle değiştirirdi. (Buhari, Libas, 24; Akika,1; Edeb, 108)



2. Çocuğuna hayır duada bulunması:

Sahabe efendilerimiz çocukları dünyaya gelince, onu Rasulullah (s.a.v.) Efendimize götürürler ve Efendimiz (s.a.v.) de o bebeği kucağına alır ve ona dua ederdi. (Müslim, Âdab, 22) Ayrıca Peygamber (s.a.v.) Efendimiz torunlarına ve etrafındaki diğer çocuklara sık sık dua ederdi. Peygamberimizin (s.a.v.) Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için ’Allahım, ben bu ikisini seviyorum, sen de sev?, Hz Abdullah bin Abbas’a için ’Allahım onun dindeki anlayışını artır? demesini, Hz. Enes’in de malının bereketlenmesi ve neslinin devamını istemesini diğer pek çok dualarına örnek olarak verebiliriz. (Buhari, Buyu, 49; Davet, 19; İlim, 57)

Günümüzde bir baba da çocuğuna sık sık hayır dua ederek ve salih insanların da çocuğuna dua etmesini sağlayarak bu sünnetleri uygularsa, hem çocuk terbiyesi gibi zor bir hususta Allah’ın yardımını celbetmiş, hem de çocuğuna olan sevgisini izhar etmiş olur.



3. Çocuğuna duyduğu sevgiyi söz ve davranışlarıyla ortaya koyması:

Baba olmak demek, sadece çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını gidermek demek değildir. Baba çocuğuna sevgisini göstermezse, o çocuğun babasız büyüyen çocuktan farkı kalmaz. Başarılı bir disiplinin, eğitimin, öğretimin temeli doğru bir şekilde iletilen sevgidir. Babanın babalık görevlerinin ilki çocuğunu sevdiğini çocuğunun anlayabileceği en net şekilde ifade etmesidir. Bu da yaşının gereklerine göre oyun oynamaktan, onu dinlemekten, beraber sosyal etkinliklerde bulunmaktan geçer. Ailede sevgiyi görmeyen çocukların, yakın ilişki kurmada, okula uyum sağlamada zorlandıkları, özelliklede dil gelişimlerinde geri oldukları gözlenmektedir. İleri yaşlarda görülen psikolojik hastaların birçoğunun sebebinin çocuktaki sevgi yoksunluğundan kaynaklandığı bilinmektedir. Çocukluğunda kendisi yeterli sevgiyi alamamış bir anne ya da baba, çocuğuna da yeterli sevgiyi vermekte güçlük çeker. Anne babaların ’Benim çocuğum değil mi istediğim gibi yetiştirim? demeye hakları yoktur. Anne babanın çocuğunu geleceğin Müslüman neslini yetiştirdiğinin bilincinde eğitmesi gerekir.

Normalde her baba çocuğunu çok sever. Ancak bu sevgi yalnızca babanın gönlünde kalmamalı, çocuğa onun anlayabileceği şekilde iletilmelidir. Bu iletişimin birinci basamağı babanın sözleriyle bu sevgiyi dile getirmesi, çocuğuna onu sevdiğini söylemesidir. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz yukarıdaki hadisi şerifte de görüldüğü gibi çocuklara olan sevgisini açıkca dile getirirdi. ’Seviyorum?, ?bana insanların en sevimlisi?, ’yavrucuğum?, ’yavrucuklarım? gibi ifadeleri hem torunları hem de diğer çocuklar için sık sık kullanmıştır. Yine Efendimiz (s.a.v.) Hz. Hasan’ı sırtına alıp oynattığında ’ne güzel binici?, Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizin her ikisi için de ’dünyadaki iki reyhanım? ifadelerini kullanmıştır.

Efendimiz (s.a.v.) sevgisini yalnızca sözle değil, davranışlarıyla da ortaya koymuştur. Efendimiz (s.a.v.) çocukları kucaklar, bağrına basar, öpüp koklar, dizine oturtur, omzunda gezdirir, başını, yanağını, sırtını okşar, sevgiyle bakar, çocuklarla şakalaşır, hediye verir ve en önemlisi hiç azarlamazdı. Bütün bu davranışlar günümüzdeki araştırmalarda iyi baba olmanın yolları olarak ortaya koyulan standartların bile çok üstündedir.



4. Çocuklarla oynamak, birlikte zaman geçirmek:

Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) torunlarıyla ve zaman zaman başka çocuklarla oynamayı hiç ihmal etmemiştir. Onları omuzlarında gezdirmiş, sırtına almış, devesindeyken önüne veya arkasına oturtmuş, yakalamacılık oynamış, minbere bile yanında çıkarmış, namaz kıldırırken secdede torununun sırtına binmesine ses çıkarmamıştır. Efendimiz (s.a.v.) bazen de oyunlarına izleyici ve taraftar olarak katılmış, Hz. Hasan’ın Hz. Hüseyin’le güreşmesinde sözleriyle büyük olan Hz. Hasan’ı desteklemiş, bunun sebebini ’Cebrail aleyhisselamın da Hz. Hüseyin’i desteklediği? olarak açıklamıştır.



5. Çocuklarına eşit muamele etmek:

Bir baba gönlüne söz geçiremeyip, çocuklarından birini daha çok sevse bile çocuklarına olan tüm muamelelerinde eşitliği daima gözetmelidir. Bezzâr’ın Hz. Enes’ten rivayet ettiği bir hadise göre: ’Bir adam Rasulullah’ın (s.a.v.) yanında otururken oğlunun biri gelir, adam çocuğunu öper ve dizinin üstüne oturtur. Az sonra kızı gelir, adamcağız onu öpmeksizin önüne oturtur. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): Aralarında eşit davranmıyor musun? (diye kınar)? Yine çocuklarından birine malının bir kısmını hibe eden bir babaya diğer çocuklarına aynı muameleyi yapmadığını öğrendiğinde: ’Allah’tan korkun, çocuklarınız hususunda adil olun? demiş ve o kişi hemen hibesinden rücû etmişti. (İ. Canan, K. Sitte, 1/364)



6. Çocuklarının dinî ve dünyevî eğitimleriyle bizzat ilgilenmek:

Maalesef günümüzde pek çok baba çocuklarının ne dinî ne de dünyevî eğitimleriyle ilgilenmektedir. Onları okula, kursa, dershaneye göndermenin ve eğitim masraflarını karşılamanın, babalık sorumluluğunu yerine getirmede yeterli olduğunu düşünmektedir. Bir kısmı da iyi bir meslek sahibi olması için elinden gelen tüm imkânları sarf etmekte ancak dinî ve ahlakî eğitimini hiç umursamamakta, bu görevin çocuğun kendi vazifesi olduğunu düşünmektedir. Rasulullah (s.av.) Efendimiz ise çocuğunu terbiye etmeyi çocuğun babası üzerindeki hakları arasında saymış ve ’Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın? buyurmuştur. Sadece dünyevî eğitimiyle ilgilenme terbiyeyi güzel yapma değil, eksik yapmaktır.

Günlük hayatın uğraşları bir babayı çocuklarıyla ilgilenmekten alıkoymamalıdır. ’İşten güçten fırsat kalmıyor? ’zaten onun için çalışmıyor muyum?? gibi bahanelere sığınanlara Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin koyduğu şu ilkeyi de hatırlatmak yerinde olur: ’Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan üstün bir miras bırakamaz.? (Tirmizi, Birr, 33) Çocuğuna güzel ahlâk kazandıracak bir babanın her şeyden önce kendisinin güzel ahlâk sahibi olması gerektiğini, çocukların en çok büyüklerini örnek alarak öğrendiklerini hatırlatmaya gerek bile duymuyoruz.

Unutmayalım ki, çocuklarımızı yetiştirirken hem ailemizin geleceğini, hem de yeni bir nesli inşaa ediyoruz. Yüce Rabbimiz hepimizi bu hususta razı olacağı şekilde başarılı kılsın.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.