Özlenen Rehber Dergisi

162.Sayı

Ezan ve Kamet

Ethem KARLI Özlenen Rehber Dergisi 162. Sayı
Ezan, lügatte ’bildirmek’ demektir. Şeriat deyiminde, farz namazlar için belli vakitlerde bilindiği şekilde okunan mübarek sözlerden ibarettir. Ezan okuyana ’müezzin’ denir.
Farz namazlar için ezan okumak, bu namazların kılınacağını ilan edip bildirmek, Kitap ve Sünnetle sabittir. Fakat Müslümanlığın başlangıcında bildiğimiz şekilde ezan okunmazdı. Bir müddet, namaz vakti gelince: ’Es-salâte, es-salâte/Namaza, namaza’ veya: ’Es-salâtü câmiatün/Namaz toplayıcıdır’ deniliyordu. Yani, namaz Müslümanların güzel bir toplum halinde yaşamalarına vasıtadır. Birtakım güzellikleri ve şükür nevilerini kapsar diye çağırma yapılmıştı.
Birinci hicret yılında, Medine-i Münevvere’de Hazret-i Peygamberin mescidi inşa edilip tamamlanmıştı. Ashab-ı Kiram muntazam bir halde toplanarak cemaatle namaz kılmaya başlamışlardı. İşte bu sırada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namaz vakitlerinin insanlara duyurulması konusunda ashabı ile bu işi görüşmeye başladı. Sonunda ashaptan bazı zatların aynı şekilde görmüş oldukları sadık rüyaya ve o rüyayı doğrulayan bir vahye dayanarak bildiğimiz gibi ezan okunmaya başlanmıştır. Bu ezan erkekler için vacip kuvvetinde bir müekked sünnettir. Müslümanlığın en büyük alametlerinden biridir.
Ezan aracılığı ile halka hem namaz vakitleri, hem de namazların kılınacağı bildirilmiş oluyor. Ayrıca namazın kurtuluşa ve mutluluğa sebep olacağı da söylenmiş oluyor. Bununla beraber, bütün cihana karşı İslam dininin en kutsal esasları ilan edilmiş bulunuyor.
Doğrusu yeryüzünde namaz vakitleri değişik saatlere rastlamaktadır. Bu bakımdan hiç bir saat yoktur ki, İslam mabetlerinin yüksek minarelerinden bütün insanlığa Yüce Allah’ın varlığı, birliği, büyüklüğü, Peygamberimizin risaleti, namazın kurtuluşa ve mutluluğa sebep olduğu, yüksek bir sesle ilan edilmiş olmasın. Ne şerefli bir hakka davet görevi!
Ezan ve kametle ilgili bazı hükümler vardır. Şöyle ki:
1) Ezan şu mübarek kelimelerden ibarettir:
’Allâhü ekber, Allâhü ekber
Allâhü ekber, Allâhü ekber
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh, eşhedü en lâ ilâhe illallâh
Eşhedü enne Muhammeden rasûlullâh, eşhedü enne Muhammeden rasûlullâh
Hayye ale’s-salâh, hayye ale’s-salâh
Hayye ale’l-felâh, hayye ale’l-felâh
Allâhü ekber, Allâhü ekber
Lâ ilâhe illallâh’
Sabah ezanlarında: ’Hayye ale’l-felâh’lardan sonra iki defa ’Es-salâtü hayrun mine’n-nevm/Namaz uykudan hayırlıdır’ diye okunur.
2) Erkekler yalnız başına yahut cemaatle namaza durdukları zaman kamet yapılır. Ezan sözleri aynen okunur. Yalnız ’Hayye ale’l-felâh’lardan sonra yine iki kere: ’Kad kâmeti’s-salâh’ denilir ki, ’namaz başladı’ demektir.
Bir de ezanda, her cümle arasında bir bekleme (sekte) yapılır, ikinci cümlelerde ses biraz daha yükseltilir. Buna ’Terassül, irtisâl’ denilir. Kamette ise duraklama yapılmaz. Sürekli okunur ki, buna ’Hadir’ denir.
3) Her farz namaz için bir ezan ve bir kamet meşrudur; yalnız cuma namazında iki ezan vardır. Bunun için bir camide ezan ve kametle vakit namazı usule göre kılındıktan sonra, tekrar cemaatle veya yalnız başına namaz kılacak olanların o vakit namazı için ezan ve kamet getirmelerine gerek yoktur. Vitir, bayram, teravih ve diğer nafile namazlarda kamet yoktur.
4) Evde veya kırda kılınacak farz namazlar için hem ezan, hem de kamet getirmek daha faziletlidir. Yalnız kametle de yetinilebilir. Fakat ezanla yetinmek mekruhtur.
5) Bir namaz için daha vakti gelmeden ezan okumak caiz değildir. Böyle okunan bir ezanı iade etmek gerekir. Çünkü bununla namaz vaktinin girmiş olduğu haber verilmiş olmuyor. Ancak İmam Ebû Yusuf ile üç imama göre yalnız sabah namazı için vaktinden önce ezan okumak caizdir.
6) Ezan ile kamet arasını biraz ayırmak uygundur. Şöyle ki: Akşam ezanından sonra üç kısa ayet okunacak kadar bir ara verilmeli, sonra kamet yapılmalıdır. Diğer vakitlerde ise, farz namazların iki raketinde on iki ayet okumak şartı ile namazın tamamlanması kadar bir zaman bekleme yapılmalıdır.
7) Ezan ve kamet, vakit namazları için sünnet olduğu gibi, kaza namazları için de sünnettir. Çünkü ezan ile kamet, vakitlerin değil, namazların sünnetidirler.
8) Bir kısım kaza namazları başka başka yerlerde kaza olarak kılınacakları zaman, her biri için ezan ve kamet gerekir. Fakat bir yerde kaza edilecekleri zaman her bir namaz için ezan ve kamet daha faziletli ise de, ilk kaza edilecek namaz için ezan ve kamet getirdikten sonra, diğer namazlar için yalnız kamet yeterlidir.
9) Kamet ile namaz arasında yemek-içmek veya yıkanmak gibi bir iş yapılsa, kameti tekrarlamak gerekir. Fakat kamet getiren kimse, kametten sonra sünnet kılsa veya imam kametten sonra hazır bulunsa, kamet iade edilmez.
10) Müezzin olan şahsın sünneti bilen ve takvası olan kimse olması müstahaptır. Cahillerin ve fasıkların ezan okumaları mekruhtur.
11) Sarhoşun, delinin, bûluğ çağına ermemiş çocuğun okuyacağı ezanı iade etmek mendup veya vaciptir. Aklı yerinde olan bir çocuğun ezan okuması da, bir rivayete göre mekruhtur.
12) Ezanı oturarak okumak mekruhtur. Ancak kendisi için okuyacaksa keraheti olmaz. Yolcudan başkası için, hayvan üzerinde ezan okumak da mekruhtur.
13) Ezanda telhin (ezan kelimelerinin harflerini bozacak şekilde okumak) mekruhtur.
14) Kadınların, bunakların, cünüp olanların ezan okumaları veya kamet getirmeleri mekruhtur. Bunların kametleri değilse de, ezanları iade edilmelidir. Çünkü ezanın tekrarlanması, cuma gününde olduğu gibi, meşrudur. Abdestsiz kimselerin de kamette bulunmaları mekruhtur.
15) Müezzin cemaatin haline bakmalıdır. Cemaat bir namazın vaktinde kılınmasını istediği takdirde, hemen kamette bulunmalı, mahalle büyüğünün veya dengi kimselerin gelmesini beklememelidir. Çünkü bunda riya, boyun eğme ve cemaate eziyet verme vardır.
16) Müezzin ezan ve kamet getirirken ayakta olarak kıbleye yönelir. ’Hayye ale’s-salâh/Haydin namaza’ derken yüzüyle sağ tarafa, ’Hayya ale’l-felâh/Haydin felaha’ derken de sol tarafa döner. Minarede ise, duruma göre sağ taraftan sol tarafa doğru dolaşarak ezanı bitirir. Ezanda sesin yükselmesine yardımcı olsun diye iki şahadet parmağının uçlarını iki kulağına tıkar.
17) Sesi yükseltmek ve güzelleştirmek gibi meşru bir özür olmaksızın kamet esnasında boğazı temizlemek (tenahnuh) mekruhtur. Ezan ve kamet arasında müezzinin konuşması da mekruhtur, öyle ki, bu arada kendisine verilecek olan bir selamı da almaz.
18) Ezan okunurken, ezanı duyanların dinlemeleri ve konuşmayı kesmeleri gerekir. Kur’an okuyan kimsenin de durup ezanı dinlemesi daha faziletlidir. Diğer bir görüşe göre, camide veya kendi evinde Kur’an okumakta bulunan kimse okuyuşuna devam eder. Fakat kendi mahalle mescidinde ezan okununca onu dinler. Bununla beraber ezan okunurken onu duyanların konuşmalarında bir kerahet olduğu da söylenmektedir.
19) Ezan ve kameti işiten kimsenin, müezzinin söylediklerini aynen tekrarlaması müstehaptır.
Ömer b. el-Hattâb (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Müezzin; ’Allâhu ekber, Allâhu ekber’ dediği zaman sizden biri ’Allâhu ekber, Allâhu ekber’ derse; sonra (müezzin); ’Eşhedü en lâ ilâhe illallah’ dediği (zaman) ’Eşhedü en lâ ilâhe illallah’ derse; sonra (müezzin); ’Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah’ dediği (zaman) ’Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah’ derse; sonra (müezzin); ’Hayye ale’s-saleh’ dediği (zaman) ’Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra (müezzin); ’Hayye ale’l-felâh’ dediği (zaman) ’Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra (müezzin); ’Allâhu ekber, Allâhu ekber’ dediği (zaman) ’Allâhu ekber, Allâhu ekber’ derse; sonra (müezzin); ’lâ ilâhe illallah’ dediği (zaman) kalbinden (gelerek ihlasla) ’lâ ilâhe illallah’ derse cennete girer.’1
Yalnız müezzin: ’Hayye ale’s-salâh, Hayye ale’l-felâh’ dediği zaman işiten bunların yerine: ’Lâ havle ve lâ kuvvete illa billâh/Günahlardan sakınıp dönmek ve itaate güçlü bulunmak, ancak Yüce Allah’ın koruması ve yardımı ile olur.’ der. Sabah ezanında da müezzin: ’Es-salâtü hayrun mine’n-nevm’ deyince, işiten kimse: ’Sadakte ve berirte/Doğrusun, gerçeği söylemiş bulunuyorsun’ der.
Ezanı işiten kimse cünüp dahi olsa, bu şekilde müezzine karşılıkta bulunur, çünkü bu bir övgüdür. Fakat hayız ve nifas hallerinde olan kadınlar bu ezan çağrısına karşılık vermezler; çünkü onlardan namaz sorumluluğu düştüğünden sözle karşılıkta bulunmak sorumluluğu da düşmüştür.
20) Ezanı işiten kimse, birinci defa ’Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullâh’ denilince: ’Sallallâhu aleyke yâ Rasûlallâh/Allah sana salât etsin, ey Allah’ın Peygamberi!’ der. İkinci defa müezzin tarafından: ’Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullâh’ denilirken: ’Karret aynî bike yâ Rasûlallâh/Gözüm seninle aydın olsun, ey Allah’ın peygamberi!’ der. Bunları söylerken de, baş parmaklarının uçlarını öperek gözlerine sürer ki, bu müstehaptır. Kamette bu yapılmaz.
21) Ezanı dinleyen bir Müslüman, ezanın sonunda şu duayı yapar:
’Allâhümme Rabbe hâzihi’d-da’veti’t-tâmmeti, ve’s-salâti’l-kâimeti, âti Muhammedeni’l-vesîlete ve’l-fadîlete, ve’b’ashu mekâmen mahmûdeni’l-lezî veattehû/Ey bu tam davetin ve (kıyamete kadar) devam edecek olan namazın Rabbi, Allah’ım! Muhammed’e vesileyi, fazileti ver ve O’nu, kendisine vadettiğin ’Makâm-ı Mahmûd’a ulaştır.’2
Çünkü bu duayı yapan kimse şefaate hak kazanır ve Peygamber Efendimiz ona şefaat eder.
22) Beş vakit namaz için ezan okunduktan sonra, ayrıca cemaati namaza çağırma maksadıyla ’Vaktu’s-salâh’ gibi bir ifade kullanılmasına ’Tesvîb’, tekrar bildirme denir. Görülen ibadet gevşeklikleri için böyle bir uyarma yapılabilir. Böyle yapılmasını sonraki alimler iyi görmüşlerdir.

Sonuç:
Ezan-ı Muhammedî, Müslümanlığın en büyük güzelliklerinden biridir. Müezzin olan zat, bütün aleme karşı Yüce Allah’ın varlığını, birliğini, Hazret-i Muhammed Efendimizin hak peygamber olduğunu ilan eder. Bütün insanları kurtuluşa ve mutluluğa çağırır. Bu bakımdan pek hayırlı bir insan demektir. Bunun için Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: ’Müezzinin sesinin yetiştiği yere kadar (okuduğu ezanı) işiten insan, cin ve (diğer) her şey mutlaka kıya­met gününde onun lehine şahadette bulunur.’3
Diğer bir hadis-i şerifin anlamı şöyle: ’Müezzinler kıyamet gününde insanların en uzun boyunluları (olacak)tır.’4
Hazret-i Ömer (r.a.) şöyle demiştir: ’Şayet halifelikle beraber ezan (okumay)a güç yetirebilseydim mutlaka ezan okurdum.’5
Bütün bunlar, Müslümanlıkta hakka hizmetin, Allah sözünü yüceltmenin, hayrı sevmenin ne kadar kıymetli ve şerefli olduğunu göstermektedir.

(Endnotes)
1 Müslim, Salât, 7.
2 ’Vesîle’nin cennette yüksek bir makam olduğu, ’fazîlet’in de yine yüksek bir makam olduğu, ’Makam-ı Mahmud’un ise, en büyük şefaat makamı olduğu ifade edilmektedir. Böyle bir duada bulunmak Resûl-ü Ekrem’e muhabbetin ve ona sağlam bağlılığın bir nişanıdır.
3 Buhârî, Ezân, 5.
4 Müslim, Salât, 8.
5 Beyhakî, es-Sünenu’l-Kubrâ, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2003, ’Salât’, 86, h.no:2041, c. I, s. 636.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.