Özlenen Rehber Dergisi

162.Sayı

Nurlu Hatıralar - 162.Sayı

Osman YURTÇU Özlenen Rehber Dergisi 162. Sayı
Sohbete İştirakin Önemi
Sohbete devam etmek, istifade ve terbiye açısından pek mühimdir. Efendimiz (s.a.v.) amelde devamlılığa önem verirlerdi.
Nitekim Âişe (r.anhâ)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.)’e: ’Hangi amel Allah’a en sevgilidir?’ diye soruldu. (Rasûlullah): ’Az olsa bile devamlı olanıdır.’ buyurdu.1
Ashâb-ı Kiram, Efendimiz (s.a.v.)’in sohbetlerine büyük bir iştiyakla devam ederlerdi. Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Ben ve Ensâr’dan bir komşum Benû Ümeyye b. Zeyd (mahallesin)de (oturuyor) idim. Bu (mahalle), Medine’nin Avâlî (denilen yüksek semt)indendir. (Bir şey öğrenmek ümidiyle) Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına nöbetleşe iner (gider)dik. Bir gün (komşum) iner, bir gün de ben inerdim. Ben indiğim zaman, inen vahy vs. o günün haberini ona (yani komşuma) getirirdim. O da indiği zaman böyle yapardı.’2
Bu itibarla Efendi hazretleri haftalık tertip edilen sohbetlere katılımı çok önemserdi. Bir defasında Pazar günü sabah namazından sonra yapılan sohbete gelmeyenlere kızdı. ’Benim mürşidim sabah namazının ardından yapılan bu sohbette bulunacak olsa, ben gözüme mil çeker hiç uyumam da yine sabah namazına gelir ve sohbete katılırım.’ dedi.

Haram Lokmanın Zararı
Yenilen gıdanın kişinin amellerine menfi ya da müspet yönde tesiri büyüktür. Nitekim Cenâb-ı Hak, peygamberlerine hitaben: ’Ey peygamberler! Temiz (ve helal) şeylerden yiyin ve salih amel işleyin. Muhakkak ki ben, yaptığınız şeyleri hakkıyla bilmekteyim.’3 buyuruyor. Ayrıca Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
’Ey insanlar! Muhakkak ki Allah, Tayyib (yani her türlü noksanlıktan münezzeh)tir. Temiz (ve helal) olandan başkasını kabul etmez. Ve muhakkak ki Allah, peygamberlere emrettiği şeyi mü’minlere de emretti ve: ’Ey peygamberler! Temiz (helal) şeylerden yiyin ve salih amel işleyin. Muhakkak ki ben, yaptığınız şeyleri hakkıyla bilmekteyim.’ (el-Mu’minûn, 23/51) buyurdu. Ve (diğer bir âyette de): ’Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiklerimizin temiz (ve helal) olanlarından yiyin.’ (el-Bakara, 2/172) buyurdu.’ (Rasûlullah) sonra zikretti ki: ’Bir kimse (Allah yolunda) uzun sefere çıkar, saçları dağılmış, toza toprağa bulanmış bir halde: ’Yâ Rab! Yâ Rab!’ (diye dua ederek) ellerini semaya uzatır. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram ve haramla beslenmiş olur. Böylesin(in duası)na nasıl icabet edilir?’4
Abdullah Farukî hazretleri, bir defasında helal lokmanın ehemmiyetine, haram lokmanın insana verdiği manevi zarara işaret olarak şöyle demişti: ’İnsan haram yediği zaman zararı çok olur. Akrabalarımıza gittik, orada bilmeden haram yemişiz. Bir ay teheccüde kalkamadık.’

Kanser
Efendi hazretlerine bir defasında kanserden sordular. O da: ’Mümkün olduğunca sûni yiyeceklerden kaçının!’ dedi.

Salihlerle Birliktelik
Dinimizde ve hususiyle ilim ve tasavvuf yolunda arkadaş seçimi pek mühimdir. Bir hadiste:
’Kişi arkadaşının dini üzeredir. Şu halde (her) biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine baksın (düşünsün)!’5 buyrulmuştur.
Ebû Mûsâ (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’İyi arkadaş ile kötü (arkadaşın) misali, misk taşıyan ile körük üfüren gibidir. Misk taşıyan, ya sana (ondan) verir, ya ondan satın alırsın ya da ondan güzel bir koku bulur (koklar)sın. Körük üfüren ise, ya elbiseni yakar ya da (ondan) çirkin bir koku bulur (koklar)sın.’6
Bu itibarla Abdullah Farukî hazretlerisık sık arkadaşın öenmine dikkat çekerdi. Bir defasında şöyle demişti: ’Kötü kimselerle arkadaşlık etmeyin, laubali olmayın, onların hali sana sirayet eder, anan, baban, oğlun, kızın dahi olsa böyledir. Allah’tan uzak insanlarla samimi olma. İnsan kötü arkadaşlarının tesiri ile Allah yolundan soğur, teheccüd namazı gider, oruç gider, farz namaz da gider.’ derdi.
Efendi hazretleri salihlerle beraber bulunur, sık sık ’Allah’ım bizi salihlerle beraber kıl, onlarla arkadaşlık ettir, onlarla seni zikretmeyi nasip et!’ diye dua ederdi. Bir defasında şöyle demişti: ’Hacerü’l-Esved’in yanında, Arafat’ta dua ettim ve; ’Yâ Rabbi, bana salih olmayan talebeler verme, onlara boşuna hizmet ettirme.’ dedim.’
Efendi hazretleri buyurdular ki: ’İnsana, yanında bulunduğu kimselerin hali sirayet eder de zikir yapmak istemez. Bu durumda o kimse şunları yapmalıdır:
1- Tevbe istiğfar etmelidir.
2- ’Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi’l-aliyyi’l-azîm’ zikrini yapmalıdır.
3- Bolca salavât-ı şerife okumalıdır.’
Yine bir defasında şöyle demişti: ’İnsanın nefsi nafile ibadet yapa yapa şişer. Ancak salihlerin yanında bir an dursa Cenâb-ı Hakk’a sevgisi artar. İnsanı Cenâb-ı Hakk’ın sevgisinden ayıran sebepler vardır, günahlar gibi…’

İbadete Karşı Tembellik
Tembellik çok kötü bir haslettir. Hatta bu, bir ayet-i kerimede münafıkların alameti olarak zikredilmiştir. Nitekim şöyle buyrulmuştur:
’Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.’7
Peygamber Efendimiz dahi: ’Allâhumme innî eûzu bike mine’l-keseli ve’l-herami ve’l-me’semi ve’l-mağrami…/Allah’ım! Tembellikten, bunaklık derecesinde ihtiyarlıktan, gü­nâhtan, borçtan… sana sığınırım.’ diye dua eder,8 tembellikten Allah’a sığınırlardı.
Abdullah Farukî hazretleri, tembelliği ve tembel insanları hiç sevmezdi. Bir defasında: ’Cenâb-ı Hakk’ın bir kimseyi sevmediğinin işareti, o kimsede ibadete karşı tembellik ve soğukluk başlaması, ibadetin zor gelmesidir.’ dedi.

Kabz Halinin Dağılması İçin
Tasavvufta var olan ve zaman zaman farklı sebeplerle müride isabet eden kabz halinin dağılması için şu tavsiyede bulunurdu: ’Sıkıldığın zaman (kabz hali) hemen bir kardeşinizi ziyaret edin, yüzüne bir kere bakmak kâfidir.’

Nefis Terbiyesi
Efendi hazretleri buyurdu ki: ’Bir odun dağda 500 sene dursa, usta önüne gelmediği sürece yine odundur. Usta önüne gelirse mobilya olur. Cenâb-ı Hak bir kulu sevdiği zaman onu bir veliye intisap ettirir, orada sadakatince terbiye olur. Sadakatli olmayanlar ise geldiği gibi gider…
Bu yolda nefis terbiyesi lazım. Nefis köpeğe benzer, köpeği aç bırakırsan boynu eğilir, yoksa bağlı olsa bile azar, kuşa bile atılır. Nefis ancak zikirle ıslah olur.’
Bir defasında da şöyle demişti: ’Büyükler, müritlerinin kötü ahlaklarının en tehlikelilerinden terbiye etmeye başlarlar. Çünkü onlar daha zararlıdır. Bunların terbiye esması ’Lâ ilâhe illallâh’tır. Mesela; bir tarlada evvela nadas yapılır, otlar temizlenir, sürülür, tüm bunlardan sonra fide dikilir, sulanır, yetişir. İşin başı kelime-i tevhid’dir. Sonra diğer esmalar gelir.’

Farklı Tarikatların Varlığı
Efendi hazretleri bu hususta şöyle buyurdu: ’Bir orduda nasıl ki hava, kara, deniz kuvvetleri gibi farklı alanlar varsa, amelde dört mezhep varsa, bu tasavvuf yolunda da muhtelif kollar vardır herkesin terbiye şekli ayrıdır. Yeni gelen bir mürit, daha seyr-i süluku bitirmemiş olduğundan bu haliyle çeşitli yerlere gitmesi sakıncalıdır, men ediyoruz. Çünkü kalp su gibidir, her yere meyleder, akar. Kalp çatallaşınca, çatal kazık yere saplanmadığı gibi iki tarafa da yaramaz. Bu yolda mürşidinden başkasına fazla gönül vermeyeceksin, dosdoğru gideceksin, sağa sola fazla iltifat etmeden. Ama bazen misafir olarak gitmişsin ne ala. Eğer köklenmiş müritsen git, orada şeyhine rabıta yap. Bu yola samimi sarılan dünya ve ahirette fakir olmaz, dünya ve ahiretin anahtarıdır, yalnız sevgi, sadakat, hürmet, bağlılık lazımdır.’

(Endnotes)
1 Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîn ve Kasruhâ, 30.
2 Buhârî, İlm, 27.
3 el-Mu’minûn, 23/51.
4 Müslim, Zekât, 19.
5 Ebû Dâvûd, Edeb, 19.
6 Buhârî, Zebâih, 31.
7 en-Nisâ, 4/142.
8 Buhârî, Deavât, 39.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.