Özlenen Rehber Dergisi

162.Sayı

Fıkıh Köşesi - 162.sayı

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 162. Sayı
1- Bir kimse namaz kılıp kılmadığında şüphe ettiğinde ne yapar?
Bir kimse namaz kılıp kılmadığında şüphe ederse bakılır; eğer vakit içerisindeyse yani henüz namaz vakti çıkmamışsa yeniden kılar, eğer vakit çıkmışsa yeniden kılmaz…

2- Tilavet secdesi, çocuk, hayızlı, nifaslı ve kâfir üzerine de vacip midir?
Tilavet secdesinin, işiten kişinin üzerine vacip olması için işiten kişinin ehil olması lazımdır. Çocuk, hayızlı, nifaslı ve kâfir üzerine vacip değildir. ’Muhît’de sabî mümeyyiz ve kâfir hariç diğerlerine vacip olacağı zikredilmiştir…

3- Hayvan üzerinde olan bir kimse, hayvanı giderken secde ayetini tekrar tekrar okusa ve yanında da yayan yürüyen olsa, kaç defa tilavet secdesi yaparlar?
Hayvan üzerinde olan bir kimse, hayvanı giderken secde ayetini tekrar tekrar okusa, kendisine bir kere tilavet secdesi gerekir, yanında yayan yürüyene ise secde ayeti kaç defa okunmuşsa o kadar kere tilavet secdesi gerekir…

4- Namazda olan bir kimse, namazda olmayan bir kimseden secde ayetini işitse, ne yapar?
Namazda olan bir kimse, namazda olmayan bir kimseden secde ayetini işitse, namazda tilavet secdesini yapmayıp namazdan sonra yapar. Namazda yapacak olursa yaptığı tilavet secdesi caiz olmaz ancak namazı da bozulmaz…

5- Bir kimse namazda secde ayetini okursa, ne yapar?
Bir kimse namazda secde ayetini okursa, secde ayeti kıraatin ortasında ise efdal olan hemen tilavet secdesi için rükû veya secde yapmasıdır. Ondan sonra kalkıp kıraatini tamamlayıp namazına devam etmesidir. Eğer secde ayetinden sonra iki veya üç ayet okursa namazın rükûsu ve secdesiyle tilavet secdesi yapılmış olur. İki veya üç ayet miktarı zaman, secdenin hemen yapılmış olmasına mani değildir…

6- Secde ayetini okuyan, dinleyenlerden gizleyebilir mi? Bir kimse secde ayetini heceleyerek okursa üzerine secde ayeti lazım gelir mi? Gerek namaz içinde gerekse namaz dışında bir sureyi okuyup secde ayetini bırakmanın hükmü nedir? Bir kimse tilavet secdesini namaz dışında okuduktan sonra olduğu yerde namaza başlayıp, namazda da aynı secde ayetini okusa, kaç defa secde eder?
a) Secde ayetini okuyanın dinleyenlerden gizlemesi güzel görülmüştür. Çünkü dinleyenler abdestsiz olup onlara ağır gelebilir. Ama tilavet secdesini okuyan kimsenin cemaatin tilavet secdesini yapmaya hazır bulunduklarını bilirse secde ayetini açıktan okuması lazımdır…
b) Bir kimse secde ayetini heceleyerek okusa üzerine secde ayeti lazım gelmez…
c) Gerek namaz içinde gerekse namaz dışında bir sureyi okuyup secde ayetini bırakmak tilavet secdesinden yüz çevirmeyi îhâm/vehmettireceği için mekruhtur, bu müminin şanından değildir…
d) Bir kimse tilavet secdesini namaz dışında okuduktan sonra olduğu yerde namaza başlayıp, namazda da aynı secde ayetini okusa, bir tilavet secdesi yeterli olur…

7- Yolcunun sünnetleri kılması mı efdaldir, terk etmesi mi?
Yolcunun emniyet halinde sünnetleri kılması, sıkıntı zamanında terk etmesi en doğru ve en efdal olandır. Ancak şu var ki Ömer (r.a.); ’Yolculukta Nebî (s.a.v)’le beraber ben, Ebû Bekir ve Osman farz namazlardan başkasını kılmazdık’ demiştir…

8- Âmâ/gözleri görmeyen kişiyi hacca götüren bulunursa ne yapması gerekir?
İmam Âzam (rh.a.)’e göre âmâ/gözleri görmeyen kişiyi hacca götüren bulunsa bile hac ona farz değildir. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre ise âmâ/gözleri görmeyen kişiyi hacca götüren bulunursa hac âmâya farz olur…

9- Kabirdeki ölüye ’telkin’ vermenin hükmü nedir? ’Telkin’ nasıl verilir?
a) Kabre konulan ve mükellef olan ölmüş bir Müslüman’a telkin verilmesi meşrûdur…
b) İmam Saffâr (rh.a.) şöyle demiştir: ’Ölü kabre konulduktan sonra onun ruhu ve aklı geri gelir ve kendisine verilen telkini anlar. Bu bakımdan telkin meşrûdur…’
’İnâye’ sahibi şöyle demiştir: ’Hocam Kâdîhân (rh.a.)’ten işittim: ’İmam Merğinânî (rh.a.) bazı dostlarına defnedildikten sonra telkin verirdi ve telkin vermeyi bize de vasiyet ederdi…’
c) Ölen kişi defnedilince salih bir kişi ölünün yüzüne karşı durur ve ona hitaben ’Ey falan yebne fulane’ örneğin ’Ya Ömer yebne Halime’ diye üç defa nida eder. Ölünün ve annesinin isimleri bilinmezse ’Ya Abdallah yebne Havva’ denilir. Sonra, ’Ya Ömer yebne Halime! Üzkur mâ künte aleyhi min şehâdeti ellâ ilâhe illallâh ve enne Muhammeden Rasûlullah ve enne’l-cennete hakkun ve’n-nâra hakkun ve enne’l-ba’se hakkun ve enne’s-sâate âtiyetün lâ raybe fîhâ ve ennallâhe yeb’asü men fi’l-kubûr. Ve enneke radîte billâhi Rabben ve bi’l-islâmi dînen ve bi-Muhammedin (s.a.v.) nebiyyen ve bi’l-Kur’âni imâmen ve bi’l-kâbeti kıbleten ve bi’l-müminîne ihvânâ. Rabbiye’llâhu lâ ilâhe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbü’l-arşi’l-azîm. Ya Ömer Yebne Halime! Kul lâ ilâhe illâ’llâh, kul Rabbiye’llâh ve dîniye’l-islâm ve Nebiyyî Muhammedün (s.a.v.). Rabbi lâ tezerhu ferden ve ente hayru’l-vârisîn…’ der.

10- Ölecek kimsenin yanından âdet gören kadınlar, lohusa kadınlar ve cünüp olanlar çıkartılır mı? Ölecek kimsenin yanında ’Yâsîn’ suresi okunur mu? Bir kimseye sekerâtü’l-mevt geldiğinde, neler yapılır? Kişi öldükten sonra neler yapılır?
a) Fukahâ; ’Ölecek kimsenin yanından âdet gören kadınlar, lohusa kadınlar ve cünüp olanlar çıkartılırlar. Ölecek kişinin yanına güzel kokular konulur ve ’Yâsîn’ suresi okunur. Öldükten sonra üzerine kılıç veya bir demir parçası konulur, elleri yanına uzatılır, ayakları uzatılır, çenesi bağlanır ve gözleri kapatılır. Zira Rasûlullah (s.a.v) böyle yapmışlardır. Ölünün gözleri açık bırakılırsa görünüşü hoş olmaz. Bu zamana kadar bütün Müslümanlardan bize intikal eden, ölenin gözünün kapatılmasıdır, ’Müminlerin güzel gördüğü şey Allah (c.c.) nezdinde de güzeldir’ demişlerdir…
b) Bir kimseye ölüm hali/sekerâtü’l-mevt geldiğinde, sağ yanı üzere kıbleye döndürülür ve kelime-i şehadet telkin edilir…

11- Ölünün teçhiz-tekfini ve gömülmesi hususlarında nasıl davranılır? Cenazeyi yıkamanın Müslümanlar açısından hükmü nedir?
a) Ölünün teçhiz ve tekfini yani yıkama, kefen ve defni için acele edip kabrine konulması müstehaptır. Zira Rasûlullah (s.a.v.): ’Ölülerinizin teçhiz ve tekfinini acele ediniz. Eğer o kimse hayırlı bir kimse ise yerine götürmüş olursunuz. Şerli bir kimse ise, ateş ehli uzak olsun.’ bir diğer rivayette ise: ’Şerli bir kimse ise onu kendinizden uzaklaştırınız.’ buyurmuştur…
b) Cenazeyi yıkamak Müslümanlar üzerine farz-ı kifayedir. Çünkü Übey b. Ka’b Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: ’Âdem (a.s.) öleceği sırada melekler cennetten güzel kokulu kefenle geldiler. Vefat ettikten sonra su ve sidirle üç defa yıkayıp sonu tek ile biten kefene sardılar. Cibril-i Emin Kâbe’de imam olup namazını kıldılar ve ’Bu fiil, âdemoğullarına sünnettir’ dediler…’

12- Cenazeyi yıkayan kişi, cenazeye abdest aldırırken neresinden başlar? Cenazenin suyu ne ile kaynatılır? Ölü niçin yıkanır?
a) Cenazeyi yıkayan kişi, cenazeye abdest aldırırken yüzünden başlar. Yani cünübün yaptığı gibi evvela ellerini bileklerine kadar yıkamaz. Çünkü cünüp olan kimse elleriyle kendini yıkar. Binaenaleyh evvela ellerini temizlemeye muhtaçtır. Cenaze ise başkası tarafından yıkanır…
b) Cenazenin yıkanacağı su, sidr veya hurd/üşnân bitkileri ile kaynatılır. Eğer bu bitkilerin yerine sabun kullanılırsa yine caizdir. Eğer bu bitkiler ve sabun bulunmazsa sadece saf su ile yıkanır…
c) Ölünün yıkanması pis olduğu için değil, ölümüyle abdestsiz veya cünüp olduğu içindir. Çünkü insan ölürken mafsalları gevşer…

13- Ergenlik çağında olmayan küçük erkek ve kız çocuklarını kim yıkar? Ölen kimsenin malı olmazsa, kefenini kim alır? Kefenin rengi nasıl olmalıdır?
a) Ergenlik çağında olmayan küçük erkek ve kız çocuklarını erkeklerin veya kadınların yıkaması caizdir…
b) Ölen kimsenin malı olmazsa, kefenini bakması lazım olan kimse alır…
c) Kefenin beyaz olması müstehaptır…

14- Cenaze yıkanırken ağzına ve burnuna su verilir mi? Cenazenin saçı ve sakalı taranır mı, tırnakları ve saçı kesilir mi?
a) Cenazeye ağzına ve burnuna su verilmeden abdest aldırılır. İmam Şafii (rh.a.)’e göre cenazeye mazmaza ve istinşak yaptırılır…
b) Cenazenin saçı ve sakalı taranmaz. İmam Şafi (rh.a.)’e göre cenazenin saçları parmakla taranır, tırnakları ve saçı kesilir…

15- Ölü kefenlenirken başına sarık sarılır mı?
Müteahhirin ulema, cenaze için sarığı güzel görmüşlerdir. Kâdıhân; ’Biz Hanefilerce kefende sarık yoktur’ demiştir. ’Vikâye Şerhinde’ İbn-i Melek; ’Bazı kimseler sarık sarılmasını kerih görmüşlerdir’ demiştir. İmam Malik (rh.a.)’e göre cenazeye sarık sarılır…

16- Cenaze namazı kılınabilmesi için ölünün yıkanmış olması şart mıdır? Ölü yıkanmadan namazı kılınırsa ne yapılır? Cenaze namazını kılan Müslümanların abdestli olmaları şart mıdır?
Cenaze namazı kılınabilmesi için ölünün yıkanmış olması şarttır. Ölü yıkanmadan namazı kılınırsa, yıkandıktan sonra namazının tekrar kılınması lazımdır… Ölünün temiz olması şart olduğu gibi cenaze namazını kılan Müslümanların da abdestli olmaları şarttır…
İmam Şafii (rh.a.)’e göre cenaze namazının tekrar kılınması caizdir…

17- Bir cenaze, unutularak, üzerine namaz kılınmadan defnedilirse ne yapılır?
Bir cenaze, unutularak, üzerine namaz kılınmadan defnedilirse, cenaze dağılmadıkça kabri üzerine namaz kılınır. Zira Rasûlullah (s.a.v.) Ensar’dan bir kadının kabri üzerine namaz kılmıştır. Ebû Yusuf (rh.a.)’dan; ’Unutularak namazı kılınmadan defnedilen ölü üzerine üç güne kadar kabri üzerine namaz kılınır. Üç günden sonra kılınmaz’ diye rivayet edilmiştir. ’Dürrü’l-Muhtâr’da ise şöyle denilmiştir: ’Cenaze, namazı kılınmadan defnedilir de (üzerine toprak çekilirse) yahut yıkanmadan namazı kılınarak defnedilir (veya velâyeti olmayan biri tarafından namazı kılınırsa), (cesedin) dağıldığı kanaati hâsıl olmadıkça, istihsânen kabrinin üzerine namazı kılınır. Dağılması hakkında bir takdir yoktur. Esah kavil budur.’ ’Şâmî’nin ’Bahr’dan naklettiğine göre; (’Dağılması hakkında takdir yoktur. Esah kavil de budur.’) ’Çünkü bu, mevsimin sıcaklığına, soğukluğuna, cenazenin semizliğine, zayıflığına ve mekânlara (yerlere, toprağa) göre değişmektedir. (Keza üç günle, ya da on günle takdir edileceğini söyleyenler de vardır)…’

18- Bir kimse cenaze namazına imam tekbir aldıktan sonra veya imam selam verdikten sonra gelirse, ne yapar?
a) İmam Âzam ile İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre, bir kimse cenaze namazına imam tekbir aldıktan sonra gelirse, imam tekbir alıncaya kadar bekleyip imam ile beraber tekbir alır, imam selam verirse, cenaze kalkmadan dua okunmaksızın peş peşe tekbirleri alır. Ebû Yusuf (rh.a.)’e göre, imam tekbir aldıktan sonra gelen kimse, imamın tekbir almasını beklemeyip, iftitah tekbirini alırken bulunan kimse gibi hemen tekbir alır. Diğer namazlarda imama yetiştiği yerde uyduğu gibi cenaze namazında da öyle uyar…
b) İmam Âzam ile İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre, imama dördüncü tekbirde yetişen kimse cenaze namazına yetişememiştir. Ebû Yusuf (rh.a)’e göre, bu kişi tekbir alır ve imam selam verdikten sonra cenaze kalkmadan üç tekbiri peş peşe kaza eder…

19- Caminin içinde cenaze namazı kılmak caiz midir?
İbn-i Âbidîn Hâşiyesinde, Cenaze Namazı Bahsinde şöyle demiştir: ’Mescid içinde cenaze namazı kılmak mekruh olduğu gibi, cenazeyi mescide sokmak da mekruhtur. Cenazenin mescid içinde bulunup namazının dışarıda kılınması, namazın içeride kılınıp cenazenin dışarıda bulunması ki muhtar kavil (bunların hepsinde) mutlak kerahettir.
Mescitte cenaze namazı ancak özür yoksa mekruhtur. Özür varsa mekruh değildir. Özürlerden biri de yağmurdur. İtikâf dahi bir özürdür. Zâhire bakılırsa itikâftan maksat, velinin itikâfıdır. İleri geçmeye hakkı olanlar da veli gibidir. Başkaları veliye uyarak onunla birlikte namazı kılabilirler. Aksi halde başkasının da kılamaması lâzım gelir. Bu ise ihtimalden uzaktır. Çünkü mescide sokmak ve namazı kıldırmak günahı özürle ortadan kalkmıştır.
Bizim memleketimizde cenaze namazı kılınan yerlerin yıkılması sebebiyle mescitten başka yerde kılmak imkânsız veya güç olduğundan, cenaze namazını mescitte kılmak âdet olmuştur. ’Bu özürdür’ denilebilir mi bir düşün!
Mescide cenaze namazına gelen bir kimse onu cemaatle birlikte kılmazsa başka yerde kılmasına imkân yoktur. Bu suretle ömründe hiç bir cenaze namazı kılamaması lâzım gelir. Evet, bazı yerlerde cenaze mescidin dışında caddeye konur da namazı kılınır. Bundan, birçok kimselerin namazlarının bozulması lazım gelir. Çünkü pislik umumidir. Pislenen ayakkabılarını da çıkarmazlar. Hâlbuki biz caddede kılmanın mekruh olduğunu söylemiştik. Bir şey darlaşırsa genişler. (Bu bir kaidedir). Şu halde ’kerahet-i tenzihiye ile mekruhtur’ diye fetva vermek gerekir. Kerahet-i tenzihiye, evlanın hilafı manasınadır. Bu söylediklerimiz özür olunca, aslâ kerahet yoktur.’
İmam Şafii (rh.a.)’e göre bu suretlerin hiç birisinde mekruh değildir…

20- Ölünün bedeni parçalanmış ise ne yapılır?
Ölünün bir azası üzerine namaz kılınmaz. Ölünün bedeninin çoğu olup başı olmazsa veya başıyla beraber bedeninin yarısı bulunursa yıkanıp namazı ittifakla kılınır. Ölünün bedeninin yarısı bulunup başı bulunmazsa veya başıyla beraber bedeninin yarısından azı bulunursa namazı kılınmaz. İmam Şafii (rh.a.)’e göre kılınır…

21- Gıyabi cenaze namazı kılınabilir mi?
Gaib yani başka bir yerde olan cenaze üzerine namaz kılınmaz. İmam Şafii (rh.a.)’e göre kılınır. Zira Nebî (s.a.v.) Necâşi (r.a.) öldüğünde gıyabında namazını kılmıştır…

22- Cenaze namazında dördüncü tekbirden sonra dua edilip mi selam verilir yoksa dua edilmeden mi selam verilir? Cenaze namazında eller kaldırılır mı?
a) İbn-i Âbidîn şöyle demiştir: ’Dördüncü tekbirden sonra dua etmeksizin selam vermek zâhir mezheptir. Bazıları, ’Allâhümme Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten’ duasını bir takımları da ’Rabbenâ lâ tüziğ kulûbenâ’yı’ okuması lâzım geldiğini söylemişlerdir. Sükût ile dua arasında muhayyer kalacağını söyleyenler de olmuştur.’ ’(İmam) cenazeyi ve cemaati niyet ederek iki tarafa selam verir.’ ’Her iki selamda, namazın sıfatı bâbında anlattığımız şekilde niyet eder. Hafaza meleklerini dahi niyet eder…’
b) Birinci tekbir hariç (diğer tekbirlerde) ellerini kaldırmazlar…

23- Cenaze namazının edası için cemaat şart mıdır, eğer cenaze namazını yalnız bir erkek veya bir kadın kılsa, farz-ı kifaye yerine getirilmiş olur mu?
Cenaze namazının edası için cemaatin olması şart koşulmaz. Eğer cenaze namazını yalnız bir erkek veya bir kadın kılsa, bu namazın edası bakımından kifayet eder, yani bununla farz-ı kifaye yerine getirilmiş olur…

24- Cenaze namazının farzı ve şartı nedir?
Cenaze namazında şart kılınan hususlar; 1- Büyük ve küçük hades’ten abdestsizlikten tahâret yani cünüp ve abdestsiz olmamak 2- Elbisenin ve mekânın temizliği 3- Cenazenin yıkanmış olması ve cenazenin namaz kılan imamın ve cemaatin önüne konulması da şart koşulmuştur…
Cenaze namazında farz kılınan iki husus vardır; 1- Kıyam/ayakta durma 2- Dört tekbir…
Yukarıda sayılan şartlar ve farzların haricindeki hususlar ise sünnettir…

25- Bir Müslüman’ın kâfir bir yakını ölürse teçhiz ve tekfinini nasıl yapar?
Bir Müslüman’ın yakını olan bir kâfir ölse, Müslüman onu bir pisliği yıkar gibi yıkar, bir beze sarar ve onu bir çukura atar veya onu kendi dininden olanlara teslim eder…

26- Cenazeyi dört kişinin taşımasının hükmü nedir? Erkekler cenazeyi/tabutu nasıl taşırlar? Cenazenin arkasından mı önünden mi yürünür?
a) Cenazeyi dört kişinin taşıması sünnettir. Erkekler cenazeyi taşımak istediklerinde tabutun dört taraf ayaklarından tutarlar ve tabutla birlikte koşmaksızın hızlı adımlarla süratle yürürler. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Eğer cenaze iyi bir kimse ise onu acele götürün, kötü kimseyse onu boynunuzdan indirin’ buyurmuştur. Keza Ebû Hureyre (r.a.) öleceği zaman, ’Beni kabrime acele götürün, zira Nebî (s.a.v.)’den ’Salih bir kul tabuta konulunca, ’Beni çabuk yerime götürün’ der. Kötü biri ise tabuta konulduğunda ’Yazıklar olsun, beni nereye götürüyorsunuz’ der’, hadisi şerifini işittim’ diye vasiyet etmiştir…
b) Cenazeyi taşımak isteyen kişi ilkönce cenazenin ön sağ tarafını sağ omzuna koyar, sonra cenazenin sağ arka tarafını sağ omzuna koyar, sonra cenazenin ön sol tarafını sol omzuna koyar ve sonra da cenazenin sol arka tarafını sol omzuna koyar ve her bir tarafta on adım, toplam kırk adım taşır…
c) İbn-i Âbidîn’de zikredildiği üzere, kişi, tabutu iki ayağı/kolu arasından taşımaz çünkü bu mekruhtur. Keza yük taşır gibi tabutu ensesinde de taşımaz…
d) Cenazenin arakasından yürümek efdaldir. İmam Şafii (rh.a.)’e göre önünden yürümek efdaldir…

27- Mezarlığa varıldığında ne zaman oturulur?
Cenaze erkeklerin omuzlarından indirilmeden önce oturmak mekruhtur. ’Muhît’de; ’Efdal olan, cenazenin üzerine toprak atılıp düzeltilinceye kadar oturulmamasıdır. Yine bir kimse gemide ölürse yıkanır, kefenlenir ve cenaze namazı kılındıktan sonra denize atılır’ denilmiştir…

28- Kabrin yüksekliği ne kadar olmalıdır? Ölen kişi eve veya bir bina yaptırıp yanına defnedilebilir mi?
a) Kabir yerden bir karış veya daha ziyade yüksek yapılır. Dört köşe yapılmaz. İmam Şafii (rh.a)’ göre yükseltilmeyip dört köşe yapılır…
İbn-i Âbidîn’de şöyle denilmiştir: Yani kabir’in toprağı, deve hörgücü gibi (kabirden bir karış yahut biraz fazla) yükseltilmiş şekilde yapılır. ’Bahr’da; (çünkü Buhârî’nin Süfyan et-Temmâr’dan rivayet ettiği bir hadiste Süfyan (r.a); ’Nebî (s.a.v,)in kabrini, hörgüçvâri halde gördüğünü söylemiştir.’ (İmam Sevrî, İmam Leys, İmam Mâlik, İmam Ahmed ve Cumhur buna kâildirler.) (İmam Şafii ’tastîh’ (yani dört köşe) yapmanın efdal olduğunu söylemiştir. Bedâyi’ sahibi bunu ehli kitabın yaptığını söylemiş ve ’Kaçınılması mümkün olan bir şeyde onlara benzemek mekruhtur’ demiştir.) Sonra ’Bahr’ sahibi; (kabir) bir karış, bir görüşe göre de dört parmak miktarı deve hörgücü gibi yapılır’ demiştir…
b) İbn-i Âbidîn’de şöyle denilmiştir: ’Ölen kimse eve defnedilmez.’ Çünkü bu Peygamberlere mahsustur, bilakis Müslümanların kabristanına götürülür. Bu sözün muktezası şudur: Medrese ve benzeri bir bina yaptırıp da yanına kendisi için kabir tahsis edenlerin yaptıkları gibi, kişi, kendisine has mezara defnedilemez…

29- Kabrin üzerine bina, ev, kubbe vb. yapılması caiz midir? Kabirleri toprakla sıvamanın hükmü nedir?
İbn-i Âbidîn’de şöyle denilmiştir: ’Kabrin üzerine bina yapılmaz.’ Yani ziynet için yapılırsa haram, definden sonra muhkemleştirmek için yapılırsa mekruhtur. Definden evvel yapılırsa bu kabir değildir. ’İmdâd el-Ahkâm’ adlı kitapta ’Câmiu’l-Fetêvâ’dan naklen şöyle denilmiştir: ’Ölen kimse Meşâyihten, Ulema ve Sâdâttan olursa üzerine bina yapmanın mekruh olmadığını söyleyenler de vardır…’
Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki: Lâkin bu, vakıf olmayan mezarlıklarda olur. Bu meydandadır. ’Ebû’l-Fadl’ın Tecrîd’inde beyan edildiği veçhiyle kabirleri toprakla sıvamak mekruhtur. Ama muhtar olan kavle göre mekruh değildir...’
Bina meselesine gelince: Bunun caiz olduğunu tercih edeni görmedim. Münye şerhinde Münyetü’l-Müftî’den naklen şöyle denilmiştir. ’Muhtar kavle göre toprakla sıvamak mekruh değildir. Ebû Hanife’den bir rivayete göre kabrin üzerine ev, kubbe ve bunlara benzer bir şey bina etmek mekruhtur. Çünkü Câbir (r.a.)’dan, ’Rasûlullah (s.a.v.) kabirlerin kireçle sıvanmasını, üzerlerine yazı yazılmasını ve bina yapılmasını yasak etti’ dediği rivayet olunmuştur. Bu hadisi Müslim ve başkaları rivayet etmişlerdir. Evet, İmdâd’da şu satırlar vardır: ’Bu gün halk, kabirleri açılıp soyulmaktan korumak için üzerlerindeki hörgüçvâri olan kısmı kerpiçle örmeyi adet edinmiş ve bunu iyi görmüşlerdir. Peygamber (s.a.v.)’de; ’Müslümanların iyi gördüğü şey, Allah indinde de iyidir’ buyurmuştur…’

30- Mezarların üzerine, mezar taşlarına yazı yazmanın hükmü nedir?
İbn-i Âbidîn’de şöyle denilmiştir: ’Yazı yazmakta beis yoktur.’ Zîra yazı yazmak gerçekten yasak edilmişse de yazılabileceğine dair ’amelî icmâ’ vâki olmuştur. ’Hâkim’, yazının yasaklandığını muhtelif yollardan tespit etmiş ve sonra şunları söylemiştir: ’Bu isnatlar sahihtir, ama bunlarla amel edilmemektedir. Çünkü doğudan batıya kadar bütün Müslüman imamlarının kabirleri üzerine yazı yazılmıştır. Bu, halefin seleften aldığı bir ameldir.’ Bu kavil Ebû Dâvûd’un güzel bir isnatla tahrîc ettiği şu hadisle kuvvet bulmaktadır: ’Rasûlullah (s.a.v.) bir taş getirerek onu Osman b. Maz’ûn’un başucuna koydu ve ’Bununla kardeşimin kabrini tanıyacağım ve ailemden vefat edeni bunun yanına defnedeceğim’ buyurdular.’ Zira yazı, kabri tanımanın yoludur. Evet, anlaşılıyor ki bu ’amelî icmâ’nın’ ruhsat yeri, kısmen ona ihtiyaç duyulduğu zamandır. Nitekim Muhît’te buna şu ibare ile işaret edilmiştir: ’Kabrin eseri kayıp olmamak ve tahkir edilmemek için yazıya ihtiyaç duyulursa bunda bir beis yoktur. Ama özürsüz yazı yazmak doğru değildir.’ Hatta kabrin üzerine Kur’ân’dan veya şiirden yahut methiyeden bir şey yazmak da mekruhtur. Bu ifade kısaltılarak Hılye’den alınmıştır…

31- Gemide ölen kişinin teçhiz, tekfin ve defni nasıl yapılır?
İbn-i Âbidîn’de şöyle denilmiştir: Gemide ölen kimse yıkanarak kefenlenir ve karaya yakın değilse namazı kılınarak denize atılır. Zâhire göre bu yakınlığın miktarı, kara ile aralarında, cenaze bozulmayacak kadar mesafe bulunmasıdır. Sonra Nûru’l-İzâh’ta gördüm ki, ’Meyyite zarar vereceğinden korkulmayacak kadar’ tabiri kullanılmış. Fethu’l-Kadir’de ise şöyle denilmiştir: İmam Ahmed’den bir rivayete göre denize atılan cenazeye, dibe çökmesi için ağır bir şey bağlanır. Şafiilerden de bu kavil, ’Eğer gemi dâru’l-harbe yakın ise’ diye rivayet edilmiştir. Yakın değilse, -deniz sahile atsın da defnedilsin diye- iki tahtanın arasına bağlanır denize öyle atılır…

32- İki cenaze bir mezara defnedilebilir mi?
Zaruret olmadıkça iki cenaze bir kabre defnedilmez. Eğer zaruretten dolayı defnedilirse, ikisinin arasına toprak konulup iki kabir gibi yapılır…

33- Cenazenin kabirden çıkarılması ve mezarın açılması caiz midir?
a) Cenaze kabirden çıkarılmaz, ancak kabrin yeri veya kefen gasbedilmiş olursa, cenaze kabirden çıkarılır…
b) Hakim Abdurrahman (rh.a.) ’Câmiu’s-Sağîr’inde; ’Cenaze kefensiz defnedilse kabir açılmaz. Ama bir kimse kabir içinde bir elbise veya kese unutsa kabir açılır. Eğer cenaze defnedildikten sonra yer ’şufa’ hakkıyla alınsa, cenaze çıkartılır’ demiştir…

34- Kabir üzerine basmanın, oturmanın, üzerinde uyumanın ve kabre karşı namaz kılmanın hükmü nedir?
Kabir üzerine basmak, oturmak, üzerinde uyumak ve kabre karşı namaz kılmak mekruhtur…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

10 kişi yorum yazdı.